Monday, March 30, 2009

ŞİMDİ DERNEKLERE, GAZETECİLERE VE TOPLUMUN HER KESİMİNE MİLLİ BİR GÖREV DÜŞÜYOR...

HULUSİ ŞENEL


Sevgili okuyucular,

Biliyorsunuz bir süre önce Güney Avustralya eyalet hükümeti Çokkültürlülük Bakanı, sözde Pontus Rum soykırımının tanınmasını sağladı. Şimdi de bu eyaletteki Liberal Partili Muhalefet Lideri David Ridgway İşçi Partili Bernand Finnigan ile el ele vererek sözde Ermeni soykırımının FEDERAL parlamentoda tanınmasına çalışıyor. Bununla ilgili Canberra Büyük Elçimiz Murat Ersavcı gerekli girişimleri yaparken toplumun da üzerine düşen görevini yerine getirmesini istediği duyurusunu herhalde gazetecilikle, dernekçilikle uğraşanlar almış ve okumuş olmalılar. O zaman nazik popolarını oturdukları koltuklardan kaldırarak Türkleri soykırım yapmakla suçlayanlara karşı gerçekleri haykırmaları ve oy verdikleri politikacıları da sorgulamaları gerekiyor.Anladığımıza göre fanatik Ermeniler, Güney Avustralya parlamentosunda Pontus Rum soykırımı tanınınca baktılar ki, Türklerden hiçbir tepki yok bu defa kendileri de sıraya girdiler ve sözde Ermeni soykırım yalanlarının tanınması için siyasileri kandırma yoluna gittiler.

Yarın Süryanilerin ve Yezidililerin de aynı iddialarla ortaya çıkmayacağını kim garanti edebilir ki.. İşte bu nedenle dernekçilere, gazeteci olduklarını iddia edenlere, üniversitelerde akademisyenlik yapanlara, aydın-entel geçinenlere, cami hocalarına, Atatürk ve kurduğu cumhuriyetle uğraşan cemaatçılara, tarikatçılara kısaca toplumun her kesimindeki fertlere milli-ulusal bir görev düşmekte.

Derneklerde, gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda; Türklük, vatanseverlik-milliyetçilik, Müslümanlık, Atatürkçülük konusunda ahkâm kesenler, söylemlerinde ciddi ve arkasında iseler işte fırsat. Yazalım,çizilelim, konuşalım, toplanalım ve Türk-Türkiye düşmanı sahtekârlara yalanlarını suratlarına vuralım. Türküm demekle Türk, müslümanım demekle Müslüman, milliyetçiyim demekle milliyetçilik olmuyor.Yapılacak iş çok basit; hazırlayacakları protesto mektuplarını, soykırım iddialarının yalan olduğuna dair belgeleri hem bu iki siyasetçiye hem de adı geçen iki siyasi parti liderine göndermek, icap ettiğinde de toplanıp yürüyüş yapmak. Gazeteciler yayınlarında bu konuyu ön plana çıkarıp, soy kırım iddialarının gerçek dışı, yalan olduğunu yazacaklar-yayınlayacaklar. Dernekçiler el ele verip düzenleyecekleri toplantıya Türklerin oturdukları bölgelerdeki siyasileri davet ederek bu gibi soykırımların olmadığını belgelerle anlatacaklar. Cami hocaları milli hisleri uyuşturulmuş insanları milli-ulusal konularda uyaracaklar...

OKUMAMIŞ-DUYMAMIŞ OLANLAR İÇİNBÜYÜK ELÇİLİĞİN DUYURUSU

1. Güney Avustralya Parlamentosu üst kanadı Yasama Konseyi’nin (Legislative Council) (Yasama Konseyi) "Ermeni soykırımını insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlardan biri olarak tanıdığı"na ilişkin bir önergeyi 25 Mart 2009 tarihinde kabul ettiği öğrenilmiştir.

2. Güney Avustralya Parlamentosu Yasama Konseyi'nde Liberal Muhalefet lideri David Ridgway tarafından sunulan ve İşçi Partili Bernard Finnigan tarafından desteklenen önergede, Avustralya Federal Hükümeti de 1915 olaylarını resmen "soykırım" olarak tanımaya çağrılmaktadır. Güney Avustralya Parlamentosu’nda kabul edilen önergenin metni aşağıda sunulmaktadır:

" The Hon. D. W. Ridgway, pursuant to notice, moved - That this Council recognises that the Armenian Genocide is one of the greatest crimes against humanity and -I. joins the members of the Armenian-Australian community in honouring the memory of the innocent men, women and children who fell victim to this genocide;II. condemns the genocide of the Armenians and all other acts of genocide as the ultimate act of racial, religious and cultural intolerance;III. recognises the importance of remembering and learning from such dark chapters in human history to ensure that such crimes against humanity are not allowed to be repeated;IV. acknowledges the significant humanitarian contribution made by the people of South Australia to the victims and survivors of the Armenian Genocide; andV. calls on the Commonwealth Government to officially condemn the genocide of the Armenians.On motion of the Hon. T. J. Stephens, the debate was adjourned until Wednesday, 25 March 2009."

3.Güney Avustralya eyaletinin, uzun bir süredir ülkemize hasım grupların yoğun etkisi altında bulunduğu ve bu bağlamda sözkonusu karşıt grupların kampanyalarının odağı haline geldiği gözlenmektedir.

4.Konu Büyükelçiliğimizce yakından izlenmekte ve gerek Federal gerek yerel düzeyde her türlü girişim yapılmaktadır. Bununla birlikte, Avustralya toplumuna katkıları tüm kesimlerce takdir edilen değerli vatandaşlarımızın, ülkemiz aleyhindeki asılsız iddiaları siyasete alet eden bu girişime karşı sessiz kalmayacakları düşünülmekte; vatandaşlarımız ve soydaşlarımızın hassasiyetlerini ve tepkilerini demokratik ve yasal yollardan etkin şekilde ortaya koyarak, anılan girişimi protesto etmelerinden memnuniyet duyulacaktır.”

..........Şimdi Büyük Elçiliğin duyurusunu okudunuz. Ne isteniliyor; anavatan aleyhindeki asılsız iddiaları siyasete alet edenlere karşı toplumun sessiz kalmaması isteniyor.

PROTESTO MEKTUPLARINIZI GÖNDERECEĞİNİZ ADRESLER

Fanatik Rumların, Ermenilerin yalanlarına inanarak Türkleri soykırım yapmakla suçlayan Güney Avustralya eyaleti Liberal Muhalefet lideri David Ridgway ile İşçi Partili Bernard Finnigan’ın iletişim adresleri aşağıda. Konu hakkındaki tepkilerini iletmek isteyenler bu adreslere gönderebilirler.

David RidgwayLeader of the Opposition in the Legislative Council, Parliament of South Australia Address :
Parliament House, Adelaide, SA, 5000Telephone : (08) 8237 9100E-mail : david.ridgway@parliament.sa.gov.auBernard FinniganMember of the Legislative Council, Parliament of South AustraliaAddress :
Parliament House, Adelaide, SA, 5000Telephone : 1800 182 097(Freecall)
Telephone : (08) 8237 9340Facsimile : (08) 8231 2383E-mail : finnigan@parliament.sa.gov.au

* * *SEFİRE-ELÇİYE HEMEN YOLU GÖSTERİN!Sevgili okuyucular,Eran Uyal dostum Atatürk’e ait aşağıda okuyacağınız güzel bir anıyı göndermiş.Umarım okuyunca sizler de güzel bulacak ve O büyük insana daha çok sevgi ve saygı duyacaksınız.

ATATÜRKTEN ANILAR...“ Fransa'da çok meşhur bir sözlük vardır adı Larousse. Burada bir kelime var, " décapiter " diye. Bu kelime 1931 yılındaki sözlükte boynunu vurmak diye ifade ediliyor ama bir başka anlamı daha var. Kazığa oturtmak, yani sivri bir kazık hazırlamak ve insanları kazığın bir ucu ağzından çıkacak şekilde üzerine oturtmak.

Burada kazığa oturtmak deyiminin manâsını açıklığa kavuşturmak için bir de örnek veriliyor: " Türkler bugün de esirlerini kazığa oturturlar ! "Atatürk bunu öğrenince Fransız büyükelçisini yemeğe davet ediyor. Elçi diğer elçilere böbürleniyor, hava atıyor Atatürk tarafından davetedildiği için. Köşke geliyor, yemekler yeniyor. Atatürk tabii birşekilde elçiye bu kelimenin anlamını soruyor. O da bildiği anlamı söylüyor. Atatürk : -Kelimenin başka bir anlamı var mı? " diye sorunca, Büyükelçi: -Bunu söylemek için sözlüğe bakmam gerekir" diyor.

Atatürk daha önce hazırlamış olduğu ve çalışanlarına öğütlediği şekilde Larouse'u getirtip büyükelçinin önüne koyduruyor. Elçi daha işin nereye kadar gideceğinin farkında olmadan hevesle okumaya başlıyor. Ancak kelimenin karşısında kazığa oturtmak konusunda verilen örnek cümleye gelince yarıya kadar okuyabiliyor ve yarısından sonra yutkunarak Atatürk'ün yüzüne bakıyor.


Atatürk diyor ki: -Demek ki biz Türkler bugün de esirlerlerimizi kazığa oturtuyoruz öyle mi, öyle mi sayın sefir? Sözlüğünüze böyle yazmışsınız , bu doğru mu? Sefir hemen sözlüğü biraz karıştırıyor ve bir kaçamak noktası bularak,-Efendim bu sözlük Katolik Kilisesi'nin matbaasında basılmış, bildiğiniz gibi biz laik ülkeyiz, kilisenin yaptıklarının bizim hükümetimizle bir ilgisi yok. Bizi ilgilendirmez ve biz kiliseye karışamayız."

Atatürk: -Öyle mi efendim, siz laik bir ülke olduğunuz için demek ki kiliselere karışamıyorsunuz. Öyleyse ben de yarından itibaren İstanbul'daki kiliselerin kapılarına koca birer kilit astırıyorum" diyor.Bunu duyan sefir birden ayağa kalkıyor ve: -Ekselans, protesto ederiz " diyor.

Bunun üzerine Atatürk: -Hani sizi ilgilendirmiyordu, karışmıyordunuz ? " diyor ve ilgililere dönerek,-Sefire hemen yolu gösterin" diyerek bir anlamda onu kovuyor.Sonra ne mi oluyor? Tabii Fransız Hükümeti laiklik söylemlerini bir tarafa bırakıyor, hemen o sözlük toplatılıyor ve yeni baskısında o cümle çıkarılıyor.”İşte devlet adamı dediğin böyle olur. Yoksa batılıların her isteğine-emrine “ YES SİR-Evet efendim “ diyenlere devlet adamı denmez.
HULUSİ ŞENEL
E.Posta- hulusisenel@yahoo.com
..................................................
SEVDİĞİM SÖZCÜK-
“ Cesurlar bir kere ölür, korkaklar bin kere ölür “

No comments: