Friday, April 18, 2008

Başbakan sürekli “Durmak yok, yola devam” diyor. Nereye; onu söylemiyor.Zaten soran da yok!”

" Kuzulastirilmis Millet:

Osmanlı' nın ayrışma, parçalanma dönemindeki hastalığıdır yabancılardan yardım almak. Yabancılar da parçalanmayı gerçekleştirmek için hep dincileri seçmişlerdir. 31 Mart 1325 günü yani 14 Nisan 1909 gününe kadar da İngilizlerin desteğini almıştı mürteciler. 31 mart vakası dediğimiz bu olay kanla bastırılmış, hareket ordusu gelerek İstanbul' u şeriatçıların elinden kurtarmıştı. Bu iç çekişme bitmemiş, devlet zayıflamış, 1911 Trablusgarp ve 1912 Balkan savaşlarıyla toprak kaybı yaşanmış, 1.Dünya Savaşı ile de parçalanmıştı.
Yabancıları yermek yersizdir.
Çünkü onlar kendi ülkelerinin ve insanlarının refahı için çalışmaktadır.

Peki bizimkiler neden onlarla işbirliği yapmaktadır?
"
Kaynak: BG


Gungor Mengi:

“ Hangi bağımsız ülkenin iktidarı, milli mahkemesinin kararından korktuğu için yabancıları yardıma çağırmış?..Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde (AKPM) yaşanan “ısmarlama bildiri” olayı benzersiz bir rezalettir.Devlet itibarımız ve milli onurumuz için çok inciticidir.Tevfik Fikret’in dili ile silkelemek gerekiyor AKP’yi:
Vaktiyle baban kimseye minnet mi ederdi;Yok kalmadı haşâ sana zillet pederinden.Dünyada şereftir yaşatan milleti, ferdi,Silkin şu mezellet tozu uçsun üzerinden.,
Ülkenin mahkemesini baskı yapmaları için yabancılara hedef göstermek, hiç bir ikbale değmeyecek hakirliktir. Haber o nedenle kamuoyunda tepki yaratmıştır.Oradaki Türk heyetinin AKP’li başkanı Mevlüt Çavuşoğlu dün telefonla arayıp hazırlığı süren bildiri için partisi adına hiç bir talepte bulunmadıklarını anlattı uzun uzun.Fakat güvendiğim kaynakların bana aktardıkları daha farklı:AKP’li üyeler, hükümetlerinin destek beklentisi içinde olduğunu AKPM Başkanı De Puig’e açıkça belli etmişlerdir.Bunda şaşılacak bir şey yok.Çünkü Başbakan Erdoğan da ABD Başkan Yardımcısı Cheney’ye Ankara’da aynı konuyu şikâyetçi bir tavırla ve destek talebi yansıtan ifadelerle açmaktan çekinmemiştir.Tabii ki yanlış ve tehlikeli bir politika bu. Türban ve laiklik kavgası sadece toplumu değil kurumları da böldü. İktidar hem “70 milyon biriz” diyor hem yabancılardan medet umuyor.Hem “şeriatın kestiği parmak acımaz” sözünü dilinden düşürmüyor hem tüm zamanını ve enerjisini mahkemeden kaçmak için tüketiyor.Milletvekilleri mahkemelerden kaçmak için dokunulmazlığı kaldırmıyorlar, partilerinin yargılanmasını önlemek için de Anayasa Mahkemesi’ne dış baskıların davetiyesini çıkarıyorlar.Mahkemeye güvenmemek değildir bu.. Kendi masumiyetine inanmamaktır..


Kuzu millet


Yabancılardan Türk yargısına baskı yapmalarını beklemek hastalıktır.Böyle bir tablo hemen ilk bakışta iktidarın öteki devlet kurumları ile çatışma halinde olduğunu açığa vurur. Bizdeki durum da tam o!İktidarın kullandığı yöntemleri duyanların bazıları “Yok canım o kadarını da yapmazlar...” diye itiraz edebilir.Etmesinler; bugünkü noktaya paraşütle inmedik, aynı tuhaf taşları döşeye döşeye geldik.Meselâ türban yüzünden devletini AİHM’ne dava eden ilk parlamenter ailesi Türkiye’den çıkmıştır. Ayıplanmış mıdır Gül bu yüzden?Hayır, Dışişleri Bakanı yapılmıştır. Oraya gelince türban davalarında Türkiye’yi iyi savunan hukukçuyu değiştirmiştir. Yani onun döneminde Türkiye yelkenleri suya indirmiştir.Hesap mı sorulmuştur bu yüzden?Hayır Cumhurbaşkanı yapılmıştır!Başbakan sürekli “Durmak yok, yola devam” diyor. Nereye; onu söylemiyor.Zaten soran da yok!”

No comments: