Tuesday, December 22, 2009

Erbakan o parayı tek başına mı lüpletti ki; sadece o ödüyor?/
Mustafa Mutlu

Anayasa Mahkemesi, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Genel Başkanı olduğu Refah Partisi’ni 16 Ocak 1998’de kapattı.

Tüm varlığının da Hazine’ye devredilmesine karar verdi.
RP yönetiminin, Hazine’den alınan yardımı parti teşkilatına dağıtılmış gibi gösterdiği iddia edildi.
Mahkeme bu iddianın doğruluğunu araştırmak üzere bilirkişi görevlendirdi.
Bilirkişi raporlarında şu ilginç tespit yer aldı:
“Genel merkezin, 200 kilo sucuk, 400 kilo kaşar, 500 kilo zeytin ve 100 teneke beyaz peynir ile rozet, çakmak ve anahtarlık aldığı ve bunun karşılığında 118 milyar lira ödediği, alınan yiyeceklerin kullanım yerlerinin belirlenemediği, dolayısıyla bu paranın da Hazine zararı olduğu...” ***
İşte; bu raporla başladı meşhur “Kayıp Trilyon Davası...”
Başta Erbakan olmak üzere; aralarında Abdullah Gül’ün de bulunduğu 78 kişinin ‘özel evrakta sahtecilik’ ve Siyasi Partiler Kanunu’na muhalefetten cezalandırılmaları isteniyordu...
Dava, üç yıl sürdü.

Mahkeme suçu sabit gördü, bunun için de 139 ayrı sahte belge kullanıldığını tespit etti.
Mahkemenin kararını Yargıtay da onadı ve Erbakan hakkındaki hapis cezası kesinleşti.
Erbakan bu cezanın bir bölümünü önce yazlık evinde çekti; sonra eski öğrencisinin insafı sayesinde “Cumhurbaşkanı” affıyla kurtuldu...

Ama; Erbakan ve arkadaşları, o zamanki kurla 6 milyon dolar eden 1 trilyon lirayı iade etmedi... Borç, bugün 12 trilyon liraya ulaştı!
***
Bu paranın tahsili için başlatılan hukuki süreç de nihayet geçtiğimiz günlerde tamamlandı...

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Erbakan’ı Kayıp Trilyon davasındaki 12 milyon TL’yi ödemeye mahkûm eden mahkeme kararını onadı.

Böylece Erbakan’ın Ankara, İstanbul ve Altınoluk’taki ev ve arsalarının satışı için hiçbir hukuki engel kalmadı!
***
Tablo açık:
Erbakan ve arkadaşları suçlu...
Dolaylısıyla, hukukun kestiği parmak acımaz!
Ama... Bu gerçek, Erbakan’ın uğradığı açık haksızlığı görmemizi de engellememeli:
Eğer o para “yendiyse”, Erbakan tek başına yemedi...
Yasalara aykırı bir şekilde “buharlaştırıldıysa” o 139 sahte belgeyi Erbakan tek başına düzenlemedi...
Bu davanın başlangıçtaki sanıklarından bir bölümü (bugünkü Cumhurbaşkanı dahil olmak üzere) sahip oldukları dokunulmazlık zırhı sayesinde, yargılanıp aklanmak bir yana, ifade bile vermediler...
Oysa; bu skandalda en az Erbakan kadar onların da payı olduğu iddiası hâlâ geçerliliğini koruyor...***
Şimdi...
Refah Partisi’nin o dönemdeki bütün yöneticilerine soruyorum:
Rahat uyuyabiliyor musunuz abiler?

No comments: