Sunday, December 6, 2009

PROF. DR. BiRGUL SÖNMEZ 'DEN...

Düşünüyorum da biz Kürt kardeşlerimize siyasal haklarini vermeliyiz. Verelim ki onlar: Cumhurbaşkani olabilsinler, Milletvekili, Bakan, Meclis Başkani hatta Başbakan olabilsinler, Belediye Meclis üyesi, Belediye Başkani olabilsinler, General olabilsinler, Jandarma Genel Komutani olabilsinler, Oy kullanabilsinler, oy...

Benim karim oy kullanabiliyor ise bir Kürt dostumuzun karisi da oy kullanabilsin. Pardon, biz onlarin siyasal haklarini 1923’te vermiş miyiz? Keşke vermeseydik, bugün verip sevindirirdik.

Peki o zaman bu açiklanmayan paketin içinde neler var acaba?

Allah devletimize zeval vermesin, ben bir türlü açiklanmayan “Kürt Açilim Paketi”nin içinde olanlari tahmin ediyorum: Önce Dogu ve Güneydogu’da agalik sistemi yikilacak. Vatandaşlar aganin köleliginden çikarilarak vatandaş statüsüne geçirilecek. Bu işe bir feodal Kürt beyi olan DTP Başkani Ahmet Türk’ün görkemli Kasri Kanco’sundan başlanacak. Orada yaşayan köylülere Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman başarilamayan toprak dagitimi saglanacak. Kürt halkinin vazgeçilmezi olan töre cinayetleri ve kan davasi çözülecek. Kiz çocuklarinin okumasi saglanacak.

O vatandaşlarimizi yeşil kart, çocuk parasi, çiftçilik yardimi, erzak yardimi şeylerle gibi oyalayarak miskinlige aliştirmaktan vazgeçilerek bu kaynaklar yöreye yatirim olarak yönlendirilecek.

Kürt kardeşlerimize tarihimizde 38 Kürt isyani çiktigi ve bunlarin hepsinin feodal Kürt sistemini devam ettirmek için çikarildigi ve iki topluma da ne kadar zarar verdigi ögretilecek.

Örnegin: 1925 isyaninin sonunda Şeyh Sait’in sponsorlari tarafindan teslim edilmiş ve bunu hayati ile ödemiş oldugu, Mustafa Kemal’in de bunun karşiliginda Kerkük’ü Ingilizlere birakmak zorunda kaldigi (daha henüz Apo’nun teslim bedelini ögrenmiş degiliz) hatirlatilacak.

Dersim Isyani’nin 1930’lu yillarda devletin elinin bu yörelere ulaşip yol, köprü, telefon-telgraf, egitim-ögretim ve güvenlik güçlerinin gelmesi, yani devletin fiziksel olarak oralarda var olmasinin, agalik sistemini yerinden sarstigi için agalar tarafindan (her zamanki gibi Ingiliz destekli olarak) 1937 yilinda başlatilip, önce telefon-telgraf direklerinin yikildigi, köprülerin uçurulup okullarin ve jandarma karakollarinin yakildigi hatirlatilacak.

Bunun tam da Fransizlar ile Hatay sorununun çözülmek üzere oldugu günlere gelmesinin bir raslanti olmadigi anlatilacak.

Kürt kardeşlerimize; çözümün, feodal Kürt liderlerinin peşinden giderek veya varligini teröre ve bir terör örgütüne borçlu olan partilerde ve onu destekleyen yabanci devletlerde degil, Mustafa Kemal’in çizdigi yol haritasindan başka bir yerde olmadigi anlatilacak.

Ben akliselim olan Kürt kardeşlerimin, Atatürk’ün 10. Yil Nutku’nda verdigi mesaja hiçbir itirazlari olmadigini biliyorum. Bu ülkenin birligi, beraberligi ve refahi için tek yol haritasi vardir: Ne mutlu Türküm diyene.
Prof. Dr. Birgül Sönmez

No comments: