Tuesday, December 1, 2009

ESKİ BAKAN SERDAROĞLU
‘Ülkede telekulak cemaati var’

© Fethullah Gülen cemaatinin de tüm yayın organları, gazeteleri, dergileri, televizyonları yla Türk yargısını baskı altına almaya çalıştığına dikkat çeken Serdaroğlu, emniyetteki F tipi kadrolaşmanın buna en büyük desteği verdiğini söyledi.


İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Eski Sağlık ve Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu, Türkiye’de “telekulak cemaati” olduğunu vurgulayarak laik demokrasiye inanan, onun geleceğinden endişe edenleri, TSK ve Türk yargısını yıpratmak, sindirmek isteyenlere karşı mücadeleye çağırdı. Serdaroğlu, “İrtica korkaktır. Atatürk’e ve laik Cumhuriyete, çağdaşlığa inananlar bir araya gelip ayağa kalktıklarında, irtica kaçacaktır” dedi.

Bergama Belediye Başkanlığı’nın yanı sıra 19., 20. ve 21. dönemde İzmir miletvekilliğ i, Sağlık ve Devlet bakanlıkları görevlerinde bulunan Serdaroğlu, gündemdeki“yargının savunma konumuna geçmesi” konusunu değerlendirdi.

Yargıya saldıran kesimlerin başında Adalet Bakanlığı’nın geldiğini vurgulayan Serdaroğlu, “Bakan Bey’in TBMM’de dokunulmazlığının kaldırılması için dosyası bulunmakta” dedi. Fethullah Gülen cemaatinin de tüm yayın organları, gazeteleri, dergileri, televizyonları yla Türk yargısını baskı altına almaya çalıştığına dikkat çeken Serdaroğlu, emniyetteki F tipi kadrolaşmanın buna en büyük desteği verdiğini söyledi. Serdaroğlu, “Bunlar sözüm ona Müslüman, sözüm ona dindar. Amerika’da refah ve zenginlik içinde yaşayan, halife özentisi hocalarına yaranmak için, hiç utanmadan haysiyet cellatlığı yapıyorlar, insanları karalıyorlar. Bunlar Kuranıkerim’in emrettiklerini yapmıyorlar, yaptıklarına Kuranıkerim’i uydurmaya gayret ediyorlar, Allah’tan korkmadan” yorumunu yaptı. Serdaroğlu, sözde demokrat ve liberal yazar, çizer, gazetecilerin de “askere vurma modasını” sürdürdüğünü, bölücüler, Kürtçülerle işbirliği yapmayı yeğlediğini anımsattı.

‘YARGIYA SAHİP ÇIKALIM’
Yargıya saldıran tüm bu kesimlerin en büyük desteği AKP iktidarından aldığını, bunu Türk halkının görmesi için laik, sosyal hukuk devletine ve Atatürk Cumhuriyeti’ne inananlara önemli görevler düştüğünü vurgulayan Serdaroğlu, “Öncelikle Türkiye’nin en örgütlü sivil toplum örgütü baroları, avukat arkadaşlarımız aracılığı ile uyarmalıyız. Barolar şimdi konuşmayacak da ne zaman konuşacaklar? Gerekiyorsa, toplumun dikkatini çekmek için belli bir süre (7 Gün) davalara girmesinler. Bizler yapılanın yanlış olduğunu AKP’li milletvekillerine mesaj veya mektupla anlatalım, uyaralım. Bence en önemlisi yüksek yargıya kişisel desteğimizi yine ileti, mesaj veya mektupla iletelim. İrtica korkaktır. Atatürk’e ve laik Cumhuriyete, çağdaşlığa inananlar bir araya gelip ayağa kalktıklarında, irtica kaçacaktır. Tehlike varsa, bizde sıkıntıyı göze alıp bu tehlikeyi yok edeceğiz” dedi.

***

İstanbul Barosu Başkanı Aydın, üst normlarla verilen hak ve özgürlüklerin alt normlarla daraltıldığını söyledi
‘Hukuk devletinden uzaklaşıyoruz’
ŞULE KÖKTÜRK
İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, “Asıl olan hak ve özgürlüktür. Kısıtlama ise istisnadır. Bu kuralı tersine çevirmek, zor ve baskıcı rejimlerin yöntemleridir. Hukuk devletinde her iktidarın görevi, hukukun üstünlüğünü tüm topluma yaymaktır” dedi.
Aydın, Türkiye’de bir kavram kargaşası yaşandığını söyledi. İktidarların çıkardığı yasalar nedeniyle yasal olanın aynı zamanda hukuki olmayabileceğ inin altını çizen Aydın, “Anayasaya, uluslararası sözleşmelere ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı yasalar, üst nitelikteki bir norma aykırı olmaları nedeniyle hukuki değillerdir. Bu durumdaki bir yasanın iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne götürülmemiş olması da sonucu değiştirmez” değerlendirmesini yaptı. Yasalar ve yönetmelikler çıkartılırken ilgili örgütler, üniversite ve diğer ilgililerden görüş alınmadığını, “yaptık oldu” anlayışı ile hareket edildiğini çeşitli kereler kamuoyuna açıkladıklarına dikkati çeken Aydın, meslek örgütü olarak kendilerinin yasaları Anayasa Mahkemesi’ne götürüp iptal talep ettirmelerinin mümkün olmadığını yalnızca yönetmeliklere karşı Danıştay’a dava açabildiklerini belirtti.

Aydın, “Üst normlarla verilen hak ve özgürlükler, alt normlarla daraltılmaktadı r. Bugün yaşadığımız olaylar, bu gelişmelerin sonucudur. Hak ve özgürlükler asıl kabul edilmelidir. Mağduru kim olursa olsun, bu özgürlüklerin sınırlanması için anayasa ve uluslararası mevzuatın öngördüğü koşullara uyulması gerekir. Hakların sınırlanması için düşünceler zorlanmamalı, özgürlüklerin temini ve genişletilmesi için düşünceler zorlanmalıdır. Bunun yanına siyasi saik de eklenirse, artık hukuk egemenlerin oyuncağı haline gelir, hukuk teriminin içi boşaltılmış olur ve hukuka güven-saygı kalmaz” dedi.

Aydın, özetle şunları söyledi: “Anayasal hak ve hürriyetlerin sınırlama koşullarının oluşup oluşmamasına bağlı olmaksızın her an sınırlanabileceğ ine dair toplumda yaygın bir kanaat oluşmaktadır. Bu ise hukuk devletinden giderek uzaklaştığımız sonucunu doğuran emarelerdir. Düstur alınması gereken, hukukun üstünlüğüdür.

Hukukun üstüne bir başka üstün gücün konulmaya çalışılması, onun üstüne de başkasının konulması sonucunu doğurur. Hukukun üstünlüğünü etkin kılma yükümlülüğü olan Barolar olarak, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin hak ve özgürlükleri üst normlara aykırı şekilde kısıtlayan kimi hükümlerinin iptali için Danıştay’da açtığımız davada, kimi maddelerin hukuka aykırı olduğu, hak ve özgürlükleri kısıtladığı gerekçesi ile yürütmelerinin durdurulmasına karar verilmiştir. Yargı üzerinde bu tür hukuka aykırılıkların yapılıyor olması, zaten sorun olan bir meselenin daha da vahim boyuta ulaşması, kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedelenmesine yol açar.”

Cumhuriyet 28.11.2009

No comments: