Thursday, December 10, 2009

Obama ‘Selamünaleyküm’ deyince bir sevindik ki, o kadar olur!
Necati Doğru

Geziye giden gazeteciler, orada duyduklarını gördüklerini yazıyor. Bir sevinmişler bir gururlanmışlar ki, o kadar olur! Şöyle yazıyorlar: ABD Başkanı Obama, Türkiye Başbakanı Erdoğan’ı Oval Ofis’in kapısında karşıladı. Önce kendi dilinde “Welcome” dedi, sonra “Selamünaleyküm” dedi.
Ben de sordum, öğrendim.
“Welcome” hoşgeldin demek.
Bizde de aynısı var.
Konuğu kapıda karşılarken; “Hoş geldiniz” diyoruz. Selamünaleyküm Arapça. Kötü bir şey değil, “Selam üzerine olsun” demek. Biz misafir karşılarken bunu kullanmıyoruz. Hoş geldin demek daha yerli, daha bizden, gerçek Anadolu...
Obama densizlik etti.
Demek ki ona öyle öğrettiler.
Geçen gün Yılmaz Dağdeviren bana “selamünaleyküm” üzerine gözlemler gönderdi.
Zamanıdır.
Sizinle paylaşacağım.
Diyor ki; “Konya’da doğup büyüdüm. 10 göbek Konyalıyım. Zengin, kültürlü sayılabilecek bir ailedenim. Tavuklarımız, camız (manda), inek, koyunlarımız vardı. Ve onları güttüm! Tarla sürüp harman kaldırdım. Kuran kurslarına gittim. Çağdaş, bilimsel eğitim vermeye çalışan ilkokulu, ortaokulu, güzelim Konya Lisesi’ni bitirdim. İTÜ’yü (İst. Teknik Üni.) bitirene kadar da Necmettin Erbakan’cı idim.
Selamlaşmalarda:
Günaydın denirdi.
Merhaba denirdi.
Selamünaleyküm de denilirdi.
Selamünaleykümcülere günaydın deyince tebessüm ederler ve kimi günaydın, kimisi de aleykümselam derdi. ***
Yıl 2002 oldu.
Bir fuar gezimde bayrakçı standında Türk bayrağı alıyordum, broşürlerinde her ülkenin bayrağı olduğu da yazılı idi. Satın almak istedim. ‘Burada yok, merkezde’ dediler. Merkez, İstanbul, Tahtakale’de. 2 hafta sonra şoförüm Abdurrahman’ı adrese gönderdim. 100 kadar masa bayrağı satın alıp getirdi. Yüzde 25 de indirim uygulamışlar.
Ben Tahtakale’yi severim.
3 ay sonra kendim uğradım.
Sakallı bir adam ve 2 çocuk çalışıyordu, ‘Günaydın’ dedim. Yüzüme baktılar. Kimse selam almadı. Ülke bayrakları alacağımı söyledim.
50 bayrak vardı, aldım.
İndirim uygulamadılar.
Şoförüme ‘İndirim uygulamadılar’ dedim. Güldü. ‘Siz günaydın demişsinizdir, selamünaleyküm deseydiniz uygularlardı’ dedi.***
Yıl 2006 oldu.
Arkadaşım Koray Selçuk; ‘Eyüp tapu dairesine gittim. Günaydın dedim. Kimse selam almadı’ dedi. Durumu görmek ve bir çift laf etmek üzere ben de birkaç ay sonra saat 08.30’da uğradım, ‘günaydın’ dedim. Selam almadıkları gibi kötü kötü de baktılar. Ben şaşkın bir tavırla ‘Burası Türkiye değil mi? Türkçe konuşuyorum, insanın/Allah’ın selamını veriyorum’ dedim ve kovulmamak için hızla kapıya yöneldim. Biri ‘Allah’ın selamı selamünaleykümdür’ dedi. Ben de kapıdan çıkarken ‘Ben Türküm. Allah Türkçe de biliyor’ dedim.***
Yıl 2009 Ekim oldu.
Mecidiyeköy Konyalı Camii yanı saatçisine küçük bir masa saati almak üzere uğradım, ‘Günaydın’ dedim. Biri sakallı, biri normal 2 kişi de selamıma yanıt vermedi.
Alışmıştım.
İstediğim saatin fiyatını sordum. Sakalsız ‘35 lira’ dedi. Şaşırdım. En fazla 15 lira idi. Denemek için duvardaki dijital bir saatin de fiyatını sordum. ‘60 lira’ dedi. Oysa en fazla 30 lira idi. Çıktım. Ve dün (Aralık başı) tekrar gittim. Sadece sakallı vardı, ‘Selamünaleyküm’ dedim. Aleykümselam diyerek selamımı kerhen aldı; ya beni tanıdı ya da insan sarrafı, tipimden laik, Türkçeci olduğumu anladı. Duvardaki dijital saatin fiyatını sordum. ‘30 lira’ dedi.
Pahalı diyerek çıktım.” ***
Yılmaz Dağdeviren bana soruyor: 1000 yıllık Anadolu/Türk tarihinde olmayan bu davranışların Müslümanlıkla, Türklükle, vatandaşlıkla, insanlıkla ilgisi var mı?
Ben de size sorayım.
İlgisi var mı?
Siz de sakın Obama’ya sormayın.
O kararını vermiş.
Obama, bizi Araplaştırmış.
Bizim gazeteciler de; “Selamünaleyküm dedi... Selamınaleyküm dedi...” diye sevindirik olmuşlar.

No comments: