Sunday, June 22, 2008

AKP’ye Dış Destek Dalgası...

MUSTAFA BALBAY

AKP, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın ilk y-azılı açıklamasını yaptığı 19 Eylül 2007’den Anayasa Mahkemesi’nin türbanla ilgili anayasa değişikliğini iptal ettiği 5 Haziran 2008’e dek, kendisine yönelik her adımda sırasıyla şöyle davrandı:
1- Açıklamayı ya da kararı kesinlikle reddediş, “Bu bana yapılamaz, yüzde 47 oy alan partiye böyle davranılmaz” demeçleri veriş...
2- Durumu usul usul sindiriş, devamında kararı veren makama yükleniş...
3- Ayaklar birazcık suya erdikten sonra, hücuma geçiş ve üstünlük sağlama arayışına giriş.
4- İçe dönüp, “Aman dağılmayalım. En ufak çatlama bizi dağıtır” telaşıyla bütünlük gösteriş.
5- Dışa dönüp, “Kimse gideceğimizi, pes edeceğimizi sanmasın. Bu sürecin sonrasında da bir varız” naraları atış.
6- Her adımın devamında dış desteği sağlamlaştırmak için her şeyi yapış, açık-gizli her ödünü veriş.
Yukarıdaki davranış biçimi 9 aydır defalarca sergileniyor...
Bu gidişle birkaç kez daha yinelenecek...
***
Dış destek konusunu ayrıca sütuna yatıralım...
AB ve ABD’den gelen haberler başlıkta vurguladığımız gibi “dalgalı”...
ABD, her anlama gelebilecek açıklamalar yapmaya özen gösteriyor. İşte size standart bir ABD açıklaması:
“Türkiye, demokrasisini giderek güçlendirmekte olan bir ülkedir. Her türlü bunalımdan çıkmasını sağlayacak demokratik mekanizmalara sahiptir. Hukukun üstünlüğü ilkesi yerleşmiştir. Yüksek mahkeme halkın siyasal tercihlerini dikkate alarak kararını vermelidir...”
Bu açıklamadan herkes istediği sonucu çıkarabilir.
ABD’nin bu ve benzeri durumlarda dünyanın her ülkesi için değişmeyen davranış biçimi şudur:
Ülke içinde duruma hâkim olan kimse, ağırlıklı olarak onun yanında yer almak!
AKP, bunu ne ölçüde anlıyor, bilemiyoruz!
AB ise kendisine çekidüzen vermekten Türkiye’ye nasıl bakacağına karar veremiyor. Daha doğrusu netlik ayarını yapamıyor. Bunda bir etken de Türkiye’ye bakarken dürbünü ters çevirmesi!
AB dönem başkanı denge sağlamaya çalışıyor:
“Kapatma davası iç işiniz, AB süreci ayrıdır...”
Avrupa Parlamentosu (AP), AB ile hiç ilgili olmadığı halde, AKP fetvasına girişiyor:
“AKP kapatılırsa, AB kapısı da kapanabilir...”
***
Bütün bu dalgalanmaları nasıl yorumlayacağız?
Anadolu’da bir söz vardır:
El elin eşeğini türkü çığıra çığıra arar!
Ne AB ne ABD, Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma “kendisini doğrudan ilgilendiren, kaygı verici bir süreç” gibi bakar...
Sadece şu açıdan Türkiye ile ilgilenir:
Bu ülke hangi hale gelirse ne sonuç çıkar, bu durum beni nasıl etkiler? Çıkarlarım ne olur?
Batı’nın çıkarı nasıl bir Türkiye’dir?
Ortadoğu’daki tüm gerilimlerin parçası olmuş, ılımlı İslam söyleminin laboratuvarı bir ülke mi, iç barışı sağlam, çağdaş uygarlık ve demokrasi değerlerini benimsemiş-hedeflemiş bir ülke mi?
Bize göre ikinci şık orta vadede Batı’nın da yararına...


Batı, kendisine adeta kul-köle olmuş bir AKP’yi izlerken büyük zevk alıyor olabilir, ama bu yapının Türkiye’yi götüreceği yer, Erdoğan’ın çok sevdiği yarı illegal Ortadoğu liderlerinin düşlediği yer olacaktır.


Şu değerlendirmeyle noktayı koyalım:
Bütün bu dış etkenler ikincildir, asıl olan Türkiye’nin iç dinamiklerinin toplamıdır!

No comments: