Tuesday, June 2, 2009

Kadının Gücünü Yadsıyanlar...

Cumhuriyet 02.06.2009
AYNA
ADNAN BİNYAZAR

Kadının Gücünü Yadsıyanlar...
Kadını çarşafa sokanlar, peçelerle gizleyenler bencil ruhlu yobazlardır. Onlar, bilgisizliğin, önyargıların, tabuların, dayatılan düşüncelerin tutsağıdırlar. Diktatörler, demokrasi düşmanları, saldırganlar, zorbalar, söz şehvetine kapılanlar, şiddet uygulayanlar, el kadar çocuklara tecavüz edenler; bu tür adamların arasından çıkıyor.

Kadın, onların körleşmiş yüreklerinde tensel bir varlıktan öte bir anlam taşımıyor.

***Öyle değilse, hem de kitap yazan bir kişinin, Müslüman bir kadının erkeklerle birlikte çalışırsa fahişe olabileceğini düşünmesi hangi kitaba sığar! Bütün dinler içsel arınmayı; insanın, varlığını kendi istemiyle olgunluğa erdirmesini öngörür. Kadını ilkel baskılarla ezmeye kalkanlar, arınma yoksunu yobazladır.

Oysa erkeğin, kadını güdümleyip, belli davranışlarla sınırlaması, toplumsal yaşamda ne büyük emek kaybına yol açmaktadır!

Yobaz kafalılar, “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi” verilerine göre kadının işgücüne katılımda 130 ülke arasında Türkiye’nin 125. sırada olmasından utanç duyacaklarına, insanlık dışı baskı uygulayarak kadını karanlık dünyalarının kölesi yapıyorlar.

***Kadın, köle gibi algılanmazsa, onun yüzyıllar süren savaşımlar sonunda elde ettiği iş yaşamına kendini kabul ettirme süreci, nasıl olur da, “Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfı”nın çıkarıp parasız dağıttığı bir kitapta şöyle bir yargı yer alır?..

Çağdaş küfür zihniyeti, savaşların tahrip ettiği yerleri tekrar imar etmenin zorlaştığını görünce, kadını bozmak amacıyla sinsi planlarını devreye koymuş, arkasından kadının özgürleşmesi ve haklarının korunması sesleri yükselmiştir.”

Gerçek, bunun tam tersidir; -Saraybosna’da, Irak’ta kadınların başına gelenleri anımsayalım-kadın, tarihin o belalı günlerinden ders çıkarmış, toplumsal üretimde sorumluluk yüklenerek kendini kurtarma yolları aramıştır. Bu süreç, yaşamsal eşitlik tarihinde, kadının özgür bir yurttaş olarak sesini yükseltmesinin onurlu başlangıcıdır.

Yobazların, kadının özgür bireyliği yolunda savaşım veren Türkân Saylan’a düşman kesilmelerinin nedeni budur.

***Kitapta, kadının süslenme özgürlüğü de eleştirilerek dolaylı da olsa, “Kadınların, erkekler arasına karışmaları, onlara haram olan halvet ortamında bulunmaları, onlar için koku sürüp makyaj yapmaları, süs ve ziynetlerini kendilerine haram olan yabancı erkeklere göstermeleri”, nerdeyse fuhuş sayılıyor.

Bütün bunlar, kadını tensel bir nesne olarak algılayıp onun yaratıcı gücünü köreltme anlayışından doğuyor.

Oysa başka bir yazımda da savunduğum gibi, kadının kurtuluşu, kendini pazar malı gibi kullanılma karşısında vereceği eylemli savaşımla gerçekleşecektir.

***Beyinleri ve yürekleri taşıllaşmış kadın düşmanlarına şu sorulmalı: Evde oya işleyen, halı, kilim dokuyan kadın, Sanayi Devrimi’nde olduğu gibi, bizde de iş hayatından uzak tutulmasaydı, birçok buluşta kadının adı olmaz mıydı?

Erkek egemen bir ailenin betimlemesine de yer verilen kitapta şu yönde bir yargı da var: “Kocasından daha yüksek diploma ve gelire sahip olan kadınlar, eşlerine itaat etmezler, kadın bedensel ve psikolojik olarak çalışmaya uygun değildir.”

Ruhu aşağılık duygusu kıskacındaki bir yobazdan başka kim böyle düşünebilir?..
binyazar@gmail.com

No comments: