Monday, June 1, 2009

M.Ali Birand’ın Fırsatı
24 Mayıs 2009
Neval Kavcar

Birileri el birliği etmiş, AB ve ABD’nin taleplerini “fırsat” olarak önümüze çıkarıyor. M.Ali Birand’dan söz ediyorum. Heybeliada Ruhban Okulu fırsatını kaçırıyormuşuz.

Öyle şeyler yazılıyor ve söyleniyor ki, sadece “yuh” diyesi geliyor insanın.

Birand’ın arka arkaya yazdığı iki yazı fırsat üzerine. İlki “Kürt sorununda fırsatı kaçırmama” ikincisi Ruhban Okulu fırsatı. “Heybeliada Ruhban okulunu açalım”, 300 milyon Ortodoks var Dünya’da diyor. Ne yani ruhban okulunu açarak Ortodoksları yönetmeye mi soyunacağız, onu anlayamadım.

300 milyon Ortodoks’un, 250 Milyonu Rusya’da yaşıyormuş. Yine böyle bir tartışmanın odağında, Rus Devlet başkanı Putin bakın ne demişti?
“O da kim? Ben böyle birini tanımıyorum. Böyle Ekümeniklik filan diye bir hadise yoktur.”

Üstelik Ortodoks nüfusu 300 değil, 240 milyon. Nasıl olup da 250 milyonu Rusya’da yaşar M.Ali Birand? Türkiye’deki Rum Ortodoks sayısı ise 3.000.

Ekümenik hikayesi sadece Türkiye’ye değil, Rusya’ya karşı da oyun içeriyor. İşin içinde ABD parmağı var. Moskova bunun farkında olduğundan, kesinlikle, Fener Rum patrikhanesini lider görmüyor. Onların lider görmediğini, zorla biz mi organize edeceğiz?

Ruhban Okulunun Dünya Ortodokslarına, papaz vs yetiştirdiğini kim söylemiş Birand’a? Ortodoks Dünyasının liderliğine oynayan Ruslar, kendi din adamlarını yetiştiriyor zaten.

Türkiye Cumhuriyeti, “Vatikan gibi özerk yapı isteyen Ruhban Okulunu” açamaz. Heybeliada din okulu adı altında, kontrolsüz açılmasına müsaade edilirse, arka arkaya onlarca din eğitimi veren okul açılır. Devlet sınırları içinde, küçük devlet anlamı taşıyacak “Heybeliada Ruhban Okulu”nun açılması kimler için fırsattır?

YÖK’e ve MEB’na bağlı bir okul olmayı reddeden kendileridir. Devleti tanımayarak, kendi bağımsız yapısı içinde “devletcik” olmak istiyorlar. Normal şartlarda Ruhban Okulu, devlet kontrolünde açılabilir. Bu şekliyle kendileri kabul etmiyor.

M.Ali Birand köprünün altından çok su aktı, Yunanistan AB’ne girdi. Batı Trakya Türkleri, AB vatandaşı olarak tüm haklarını elde ettiler diyor. Bu kadar da desteksiz atılmaz ki. Lozan Antlaşmasına göre Müslüman azınlık olarak kabul gören, “Türk” adının yasak olduğu Batı Trakya’da, son dönemde müftüler bile kilise tarafından tayin edilirken, hangi hakkı kazanmış Türkler? “Türk adı”nın yasak olduğu, esir kampı gibi bir yerde yaşıyorlar.

Saçı sakalı ağarmış, Birand gazeteciyim diyorsa biraz araştırsın en azından.
Millet okuyunca doğru sanacak.

Heybeliada Ruhban Okulu açılsın da nasıl açılırsa açılsın yaygarasına iştirak ederken, kime fırsat kelimesinin de içini doldursun. Sonra Batı Trakya’ya gidip, Türkler hangi hakları kazanmış yerinde test etsin.

Bilir bilmez yazmak, amiral gemisi personeline yakışmıyor.

* * *

Anayasanın 10 Maddesi

Cumhurbaşkanının yargılanıp, yargılanmaması konusunda toplumu rencide etmeyecek bir neticeye varılacaktır. İşimize geldiği şekliyle değil, her daim Anayasa’ya uygunluk içeren fiil ve yasalarla, toplumsal mutabakatı yakalayacağımıza inanıyorum.

Anayasa’nın 10. Maddesi der ki:
Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz… Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” ( Anayasa)

Bu maddeyi hatırlatış nedenim, Cumhurbaşkanının son dönem içinde bulunduğu durum değil. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, 10. maddeye göre yasa önünde eşittir. Milletvekili dokunulmazlığı, bu madde ile çelişmektedir.
550 vekilin, yarısından çoğunun yolsuzluk başta olmak üzere, ülkenin bölünmez bütünlüğünü hedef alan çeşitli davaları, dokunulmazlık nedeni ile işlem göremiyor.

Vatandaşlar eşittir, onları sevk ve idare edenler, vatandaşla eşit değildir gibi mantık çıkıyor karşımıza. “Anayasa göre suç işleniyor” diyebilmek için, Anayasa’ya uymak gerekir.

Başbakan Erdoğan, 3 Kasım 2002 seçimlerinde “dokunulmazlıklar” konusunda vatandaşa “kaldıracağız” sözü vermişti.

Aradan geçen yedi yılda söz verdiklerini değil, vermediklerini yapıyor.

http://www.sonsayfa.com/Kose-Yazisi-mali-birand8217in-firsati-1274-48.html

No comments: