Wednesday, May 28, 2008

Nuri Bilge Ceylan, sözleriyle Türkiye’nin gönlünü fethetmekle kalmadı. Bir cümleyle, oturup düşünmenin yolunu da açtı.

GENİŞ AÇI
HİKMET BİLA
Güzel ve Yalnız

‘Üç Maymun’ filmiyle Cannes’da ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü alan Nuri Bilge Ceylan Türkiye’de günün adamı...
Aldığı büyük ödülle değil.
Çünkü o zaten ödüllerin yönetmeni. Bu, aldığı ilk ödül değil ki... Beş yıl önce de, iki yıl önce de ödüllerle döndü.
Ödül töreninde yaptığı konuşma ile konuşuluyor Ceylan.
***
Özlü sözleri oldum olası severim. Aslında herkes sever. Birkaç kelimede düşünceyi, duyguyu anlatabilmek ne güzeldir... O düşünceyi, o duyguyu isterseniz kitaplar dolusu yazılarla, saatler dolusu konuşmalarla anlatmaya gerek kalmaz artık.
Birkaç kelime yeter.
Ceylan ödül töreninde özlü konuştu: “Kazandığım ödülü tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme ithaf ediyorum.”
Sadece on kelime.
On kelimede kitaplar dolusu anlam... Duygu, düşünce...
***
Yabancı medyanın gözü onun üzerindeydi. Dünyada büyük yönetmen olarak tanınıyordu. Avrupa kültür, sanat, sinema dünyası onu iyi biliyordu. Belki, daha önce başkalarından duydukları birkaç kelimeyi ondan da duymak için ağzının içine bakıyorlardı. “Türkiye şu kadar adam astı, bu kadar adam kesti” dediği anda flaşlar patlayacak, kameralar hareketlenecek, televizyonların ve gazetelerin haber merkezleri ayaklanacaktı.
Öyle bir şey demedi?
Öyle bir şey demedi de, ülkesini göklere mi çıkardı. Hamaset mi yaptı?
‘Lider ülkem’ de demedi.
‘Büyük ve güçlü ülkem’ de demedi.
Ne dedi?
‘Yalnız ve güzel ülkem’ dedi.
Tam gerçeği dile getirdi. Ödülünü ‘yalnız ve güzel ülke’sine adadı. ‘Yalnız ve güzel ülke’sini tutkuyla sevdiğini söyledi. Ülkesini yalnız bırakmak için, bırakınız tarihini, değerlerini, insanlarını, taşını toprağını bile aşağılayanlara inat... ‘Türkiye’ deyince, ‘ülke’ deyince, ‘yurt’ deyince dudak büküp burun kıvırtan Türklere inat... ‘Ülkemi ne kadar kötülersem, dışarıda o kadar prim yaparım’ diyenlere inat... Ülkesini sevmenin uluslararası ödül almaya engel olmadığını kanıtlayarak...
***
Nuri Bilge Ceylan, sözleriyle Türkiye’nin gönlünü fethetmekle kalmadı. Bir cümleyle, oturup düşünmenin yolunu da açtı.
Hem ‘güzel’ hem ‘yalnız’ olmanın sancısını belki herkesin hissetmesini istedi. “Üç Maymun’u oynamayın” dedi. “Hem ‘güzel’ hem ‘yalnız’sanız, ortada bir yanlış vardır” dedi.
Ceylan’ın sözlerinden sonra oturup düşünmek gerekmez mi?

Çağdaş ükeler ailesinin bir üyesi olmak için yola çıkan ve bu yolda çok büyük mesafe kat eden Türkiye, bugün neden yalnız bir ülke?
Güzel ve yalnız?
Yalnız olmak kötü.
Hem güzel hem yalnız olmak daha da kötü.

mailto:hikmet.bila@ntv.com.tr?subject=YoreNet%20e-MEDYA%20$%7BTARIH%7D-$%7BYAYIM_ADI%7D-$%7BHKODU%7D

Necati Dogru
Sinema endüstrisindeki gelişmeyi yakından izleyen Zülfü Livaneli’nin de geçen gün yazdığına göre; laik Türkiye’nin köyünde doğup, kasabasında büyümüş, şehrinin orta halli mahallelerinde fotoğraf sanatçılığına gönül sarmış Nuri Bilge Ceylan, kendisine En İyi Yönetmen Ödülü’nü getiren filmi “Üç Maymun”un çekiminde kullandığı teknikle (Color Grading Systems) de dünya sinemasında devrim yapacak bir ilke imza attı.

Ödülü aldı.

Alırken de gönlünün derinliklerinde yanardağ lavı gibi biriktirdiği duyguyu, “Bu ödülü, tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum” diye ifade ederek açığa vurdu.

Şerif Hocacılar!Bir düşünseniz.Birincilik ödülü alan bu yönetmenin; “Güzel ve yalnız ülkem” diye verdiği tepki, “Türklerden adam olmaz, AB olmazsa biz hiçiz, Ermeni’ye soykırım yaptık, Rum’a etnik temizlik uyguladık, Kürt’ü ezdik, Kıbrıs’ı işgal ettik, dindarı korkutup sindirdik, bu halk aşağılık, yalancıdır” diyenlerin suratında patlayan bir şamardır.
Değilse nedir?

No comments: