Tuesday, February 10, 2009

Nerde Bu Devlet?

10 Şubat 2009 Salı
Neval Kavcar
kavcar@sonsayfa.com


Farkında mısınız soygunlar nasıl çoğaldı? “Aç köpek fırın deler” derler. Dükkanını kapayan binler, işsiz kalan milyonlar bir noktadan sonra sosyal patlamaya götürecek işi. Toplum yoksullaşırken, Başbakan oğlu “Pırlanta Şirketine” ortak oluyor. Sosyal gerginlik, memnuniyetsizlik doğurmaz mı bu?

Geçtiğimiz yıl Kütahya Üniversitesinde okuyan bir öğrenci, ara yıl tatilinde yatağında ölü bulunmuştu. Günlerini yarı aç yarı tok geçiren bu gencimiz parasızdı, buz gibi yurtta okulun açılmasını bekliyordu. Battaniyeye sarılı cesedi bulunduğunda, aç olduğu ortaya çıkmıştı. Nasıl bir toplum olduk böyle? Yanı başında aç olan o öğrencinin durumunu, ne arkadaşlarının ne de öğrencilerin aldırmaması ne büyük cinnet. Hayatının baharındaki Adem Ali Derinçay’ı, geçtiğimiz yılın 30 Ocağında kaybettik.

Benzeri başka haber Gaziantep’ten geldi. Okul harcını ödemek ve yaşamak için kuyumcuyu soymuş gençler. Birisi “Gaziantep Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümü öğrencisi” Onlarca yardım kuruluşu adı altında boy gösteren dernekler, okul yönetimi, Valilik, devlet, hükümet nerede? Niçin gençlerimize sahip çıkılmıyor? İş mi kaldı ortada işe girip, ekmek parasını çıkarsın. Fabrikalar kapanıp, işçiler kapının önüne konuluyor. İktidar oy kaygısı ile milletin parasını oya transfer edecek yardımlar peşinde.

Dert bir değil ki? Bin bir zorlukla girdiği üniversiteyi bitirmek için mücadele eden, binlerce genç bitirince daha büyük problemlerle yüz yüze. İş yok. Üstelik devletten aldıkları kredi ve harç parası, beyaz eşyaya indeksli olarak artıyor. Mezun olduktan iki yıl sonra, borcunu çalışsa da çalışmasa da ödemek zorunda.

AKP iktidarı oy kaygısı ile dağıttığı kömür, çekyat ve çamaşır makinesi olayına, “sosyal devlet” anlayışı diyor. İş bulamadığı için çalışamayan gencin kapısına dayanan haciz memuru durumu nedir? Alınan kredi ve harç kredileri nasıl o kadar büyük borç haline geliyor. Hayat gailesine dalmış genç, gününü geçirirse derhal üzerine daha büyük faiz biniyor ve 15 gün içinde ödenmemesi durumunda “haciz” tehdidi ile karşı karşıya kalıyor.

Ekonomik buhranın ilk çeyreğindeyiz. Hükümet, 29 Martı sağ salim geçirmeleri için kısıtlamalara ve büyük zamlara başlamadı daha. 30 Marttan sonra ne olacak?

Vatandaşın sırtına baskı üzerine baskı binecek. AB’nin iç işlerimize daha çok karışıp, “Kürtleri” azınlık tanıyın dediği günler gelecek. İş, güç yok, sinirler tavan yapmış durumda..Millet perişan..İşte o günlerden, milletimiz adına büyük kaygı duyuyorum.

İktidar Türkiye’nin işini halletmiş, El Fetih – Hamas problemi ile uğraşıyor. Yardım üzerine yardım toplanıyor, gariban halktan. İsrail altı ayda bir saldırsın, biz boğazımızdan keser Filistinlilere bakarız.

Çakma Fatihliğin sonu hizmetkârlık.

* * *

İngilizler Euro’yu İstemiyor

BBC anket yapıyor, halka soruyor “Euro’ya geçmek istiyor musunuz?” diye. %71’i “hayır” diyor.

O anket bizde yapılsa idi, kime nasıl yapılır o anketler anlaşılmaz “%71” “Evet” derdi.

İngiltere henüz Euro’ya geçmedi. Geçeceği de yok. Dünya nüfusunun ortak anlaşma dili olan “İngilizce” ile kendi paraları prim üzerine prim yapıyor. AB’ne giriş sebepleri de gelişmelerden haberdar olmak, AB’yi kontrol etmek.

Hollanda ve Fransa AB Anayasasına hayır çekmişti.

Avrupalılar neyin ne olduğunu biliyor. Bizim millete AB ile ilgili tek anlatılan “AB Devlet Politikası” ne derlerse yapıyoruz. Referandum kapıya dayansa, başta Tayyib Hükümeti olsa “%90” evet çıkartırlar. Aynı KKTC halkını devletlerinden vazgeçirdikleri, “Annan Planı” gibi.

Seçimle iş başına gelmeyi halkın iradesine “ipotek Koymak” olarak anlıyorlar. Vatandaşın bir şey bilmesine gerek yok, hükümet olarak “Biz bakıyoruz işlere” zihniyetindeler.

Babacan “Euro’ya geçince ekonomi düze çıkar” gibi klas bir cümle kurmuştu. İngilizler demek ki “Düze çıkmak istemiyor.”

* * *

1956 Yılında Menderes İktidarı

“Memleketimizde gittikçe artan hayat pahalılığına karşı hükümet tarafından alınan son tedbirler, tatbikatta, daha ilk adımdan beri, âdeta bir iktisat ah­lâkı mücadelesi mahiyetini aldı.Gün geçmiyor ki, bu tedbirlerin cezai mü­eyyideler indeki şiddete rağmen, yeni yeni bir takım hile ve ihtikâr hâdise­lerine şahit olmayalım.

Bunlar, küçük esnafın karaborsacılığından tutun da, büyük ticaret erbabının vergi ve güm­rük kaçakçılığına kadar muhtelif va­hamet derecelerivle türlü türlü şekil­lerde meydana çıkıp durmaktadır.” ( Tercüman - Y.K.Karaosmanoğlu)

Yukarıdaki satırları 18 Temmuz 1956’da, Yakup Kadri Karaosmanoğlu yazmış. Ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatıyor.

Büyük ümitlerle hükümet olan DP, tek başına iktidardır.
http://www.sonsayfa.com/Kose-Yazisi-nerde-bu-devlet-918-48.html

No comments: