Thursday, February 5, 2009

Türkler neden sorgulayamıyor?

Kutlay Yagmur 04 Şubat 2009

Analitik düşünce çok önemli bir bilişsel beceridir. Herhangi bir konuya sorgulayıcı, çözümleyici ve eleştirel olarak bakabilmek ancak ciddi bir eğitimle edinilebilecek bir beceridir.

Türk eğitim sistemine baktığımız zaman özellikle 1980’den beri EZBERCİ sistemin kökleştiğini görüyoruz. Üniversitelerde bile sorgulayıcı eleştirel eğitimi bir yana bıraktılar.

Hocanın sınıfta gelip camide vaaz verir gibi anlattığı dersi öğrenciler de papağan gibi tekrarlama suretiyle sınav kâğıtlarına aktarıyorlar.

Eğitim sistemi tam anlamıyla düşünemeyen, sorgulayamayan, sadece kuru bilgi ile yüklenmiş bireyler üretiyor. Bazı üniversitelerdeki köklü eğitim sayesinde bu hastalıklı durum dengelenmeye çalışılıyor.

Ancak ilköğretim okullarında bu yıl alınan sonuçlar çok acı bir gerçeği gösteriyor: Türk çocuklarının bilişsel gelişimini okullar köreltiyor. Zihinsel gelişimi dört basamaklı bir merdiven olarak düşünürsek ve dördüncü basamağın en üst düzey olduğunu bilirsek şimdi aktaracağım bulgunun ne anlama geldiğini takdir edersiniz. Türkiye genelinde yapılan ve birçok farklı şehirden 42 bin öğrencinin katıldığı 5 yıllık araştırmanın sonucuna göre İlkokul birinci sınıfa gelen öğrencilerin ortalama zihinsel becerisi dördüncü basamak düzeyinde. Yani çocuklar okula geldiklerinde pırıl pırıl beyinlere sahipler.

Öğrenmeye hazırlar. Algıları açık ve bilişsel olarak da eğitime hazırlar. Aynı öğrenciler beşinci sınıfın sonuna geldiğinde birinci basamağa iniyorlar!

Yani eğitim sistemi çocukları geliştirmek yerine köreltiyor. Bu çok sağlam bir araştırmanın sonucu. Eğitim çevreleri bunu çok iyi biliyorlar. Hatta yürekli bir milletvekili bu konuyla ilgili Meclis araştırma önergesi verdi ama henüz Bakanlıktan bir yanıt yok. Aslında cevap belli: ezberci eğitim. Çocukların beynini körelten onları düşünen değil papağanlaştıran sistem.
Bu durum bilinçli olarak eğitim sistemimize dayatılıyor. Bu durum 1980’den beri devam ediyor. Türk insanını geriletme projesinin bir parçası.

Sorgulayamayan, konulara eleştirel yaklaşamayan insanlar rejimin işine geliyor. İnsanlar akıllı sorular sorsaydı şimdiki gibi bir ton kömüre, bir teneke yağa oyunu yani onurunu satan vatandaş müsvetteleri olmazdı. Şimdi gelin başbakan Tayyip Erdoğan’ın Davos gösterisine başka bir gözle bakalım.

Filistin meselesi Türk milletinin çok önem verdiği bir konudur. Orada yaşanan insanlık dramı onlarca yıldır herkesin yüreğini parçalıyor. Hamas veya El Fetih düzleminde meseleye yaklaşmak kesinlikle akıllıca değil.

Konunun insani boyutu çok can acıtıcı. Mazlum insanların katlini hiç kimse mazur gösteremez.

Batı dünyasının bu konuya yaklaşımı çifte standart ile doludur. Bu ikiyüzlü yaklaşımın sebebi de gayet bellidir: Hitler’in elinden soykırıma uğrayan Yahudilere Batı dünyasının boynu vicdanen büküktür.

O büyük günahı şimdi işlenen bir başka büyük günaha göz yumarak affettireceklerini sanıyorlar. Batı dünyası yine çok ciddi bir günah işlediğinin farkında bile değil. Arap devletlerinin konuya yaklaşımı ise bir başka iç kanatıcı durumdur. Soydaşlarının katline göz yuman Arap devletlerinden gün gelecek kendi milletleri hesap soracaktır. Filistin halkının katliamına göz yummak hiç bir şekilde açıklanamaz.

Başbakan Tayyip Erdoğan Davos’ta yaptığı çıkışla hem Türk milletinin hem de Arapların gönlünde taht kurdu. Filistin halkı Erdoğan için türküler yaktı. Şimon Perez’e ettiği sözler milyonlarca Müslüman’ın içine su serpti.

Erdoğan bir anda mazlum insanların kahramanı oldu. Türkiye’ye muzaffer bir komutan olarak döndü. Kamuoyu araştırmaları Erdoğan’ın her kesimden çok büyük destek aldığını gösterdi. İslam dünyasının kamuoyu Erdoğan’a bu kadar büyük destek olurken Batı dünyasında “diplomatik üslup”tan söz edilir oldu. Bazı kesimler Erdoğan’a çok sert çıktılar.

Hatta Amerika’da faaliyet gösteren bir Yahu lobisi Erdoğan’ın Davos’taki eylemini “kepazelik” olarak niteledi. İşte bu konuda sorgulayıcı aklın devreye girmesi gerekiyor. Aynı Yahudi örgütü geçen yıl aynı Erdoğan’a “üstün hizmet ödülü” vermemiş miydi?

Yahudi olmayan birisine ilk defa bu büyük ödül verilmedi mi? Şimdi biz düşünen Müslüman Türk vatandaşları olarak şu soruyu sormak zorunda değil miyiz: Sayın Erdoğan bu şeref madalyasını Yahudilere hangi üstün hizmetinden dolayı aldın?

Gel bunun nedenini mensubu olduğun Türk milletine açıkla. Perez’e verdiğin insanlık dersinden sonra biz vatandaş olarak senden bu hizmetinin içeriğini öğrenmek istiyoruz.
Yahudilere ne üstün hizmeti verdin ki sana en büyük Yahudi Nişanını taktılar.
Eğer Yahudi lobisi de gerçekten Erdoğan’ın Perez’e ettiği sözlerden rencide olmuşsa onlar bu üstün hizmetin içeriğini açıklasınlar.
Veya bir başka eleştirel yorumda bulunalım: Eğer Erdoğan ciddi ise İsrail katliamlarına derinden tepki duyan Türk milletinin oylarını Saadet partisine kaptırmamak için bu gösteriyi yapmamışsa şimdi Kasımpaşalı erkekliğiyle aldığı ödülü Yahudi lobisine İADE ETSİN.
Eğer bunu yapmazsa, yani Yahudi üstün hizmet ödülüne sahip bir Türk başbakan olarak kaldığı sürece Davos’ta yaptığı “show” sırf kendi egosunu kurtarmaya yönelik bir hareket ve sırf ezber sisteminden mürekkep yalamış vatandaşlarımızın oyuna talep karlık olarak kalır.

Türk milleti de “helal olsun” sana demeye devam eder. Bu eğitim sistemi devam ettiği sürece “ödüllü politikacılarımızın” sayısı da artacaktır.

PKK terörü ile mücadelede yediği kurşunla yatalak kalan Türk milletinin KAHRAMANLARI da kendi kafasına sıkıp bu dünyadan göçüp gidecektir!

Amerikan devşirmesi gazeteler de “demokrasi” adına kazandıkları zaferle yeni gazileri hedef göstermeye devam edecektir.
Shakespear’den bir söz: “Her millet layık olduğu yöneticilere sahiptir!”
http://yenivatan.com.au/article,tr,2009~02~28,122,,1~0~0,yes~27~now,2939_columnist.html

No comments: