Monday, January 25, 2010

TURKIYE'NIN NAMUSU UGUR MUMCU'YA UGURLAR OLSUN

Suikastçılar izlenmedi’
Haberler25 Ocak 2010
IŞIK KANSU

ANKARA – Araştırmacı-yazar Mustafa Yıldırım; Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’ya yönelen suikastları gerçekleştirenlerin, önceden deneme gereği kimi yerleri bombaladıklarını anımsattı. Devleti yönetenlerin, o dönemde İran kaynaklı terörün PKK terörü kadar önemli olduğunu kabul edip yalnızca bu konularla ilgili birimler oluşturulmamasını eleştiren Yıldırım, “Cinayetler işlendi, öldürülenlerin önderlikleri, yol göstericilikleri, örnek alınası mücadele güçleri ortadan kalktı” dedi.
Yıldırım; Aksoy, Üçok, Mumcu ve Kışlalı suikastlarına ilişkin sorularımıza şu karşılıkları verdi:
- Dosyada hükümlülerin Türkiye’de hiç izlenmeden çalışma yapabildiklerine ilişkin ipuçları var mı?
- Yalnızca Ankara’daki olayları ele alırsak suçlular işe Muammer Aksoy’u öldürmekle başlamadılar. Deneme gereği bazı yerleri bombaladılar. Diyanet Vakfı’nın satış yerini yaktılar. Hac olaylarında, militanları kanlı bir saldırıyla etkisizleştiren Arabistan devletine tepki duyarak Ankara’da bir diplomatik görevliyi, Gazze olaylarına karşılık da İsrail elçilik görevlisini ve Amerikalı bir teknisyeni öldürdüler. Örgütün serbestçe yayın yaptığı, Ankara’nın merkezinde lokaller açtığı, eğitim kursları düzenlediği düşünülürse, ne ölçüde izlendikleri de anlaşılabilir.
- Sanırım, hükümlüler işledikleri cinayetleri yargılama sırasında tümüyle reddetme gibi bir tutum içine de girmediler…
- Her davada olduğu gibi “Umut Davası” adı verilen yargılama sürecinde de, başlangıçta böyle bir tutum almışlar; ama daha sonra bazıları “pişmanlık yasasından” yararlanmak için ya da ideolojik kararlılıkla eylemlerini reddetmemişlerdir.
- Kudüs Ordusu’nun hedefinde neden Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı vardı?
- Şurası açıktır ki; bu kişiler, “İslam devrimi” girişimleri önünde önemli engeller oluşturabilecek, toplumda saygınlığı ve etkinliği tartışılmaz yazar, araştırmacı ve bilim insanlarıdır. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel ilkelerine, araştırmalarıyla, konuşmalarıyla, yazıları ve kitaplarıyla, sahip çıkan Uğur Mumcu’nun varlığı, İslam devrimi önünde en büyük engeldi. Uğur Mumcu yalnızca ilkeleri korumakla kalmıyor; somut olayların izini sürerek, kanıtlarını sergileyerek devletin kurumlarını da bu konularda sürekli olarak göreve çağırıyor; yöneticilerini uyarıyordu. Hem de hiçbir kişi, örgüt ve kurumdan çekinmeden!
Mumcu tek başına savaştı
- Sizce Uğur Mumcu’nun, cinayeti gerçekleştirenler açısından en rahatsız edici yanı neydi?
- Devletin temel yapısını değiştirmek için kestirme bir yola gidilmekteydi. İktidarı ele geçirmenin önündeki en büyük engel olan Silahlı Kuvvetleri kökten ele geçirmek için bir yöntem geliştirilmişti. Belirli çevrelerin, cemaatlerin, tarikatların yönlendirmesine çok, ama çok açık olan din esaslı liseleri bitiren gençlerin Harp Okulu’na girmesinin önünü açmak için yasa tasarısı hazırlanmaktaydı.
Uğur Mumcu, işte bu değişikliğe karşı, neredeyse tek başına savaşıyordu. Son yazılarından birinin de bu konuda olduğunu unutmamak gerekir. Cinayet sonrası tepkiler üzerine bu yasa değişikliği gerçekleştirilememiştir.
- Çetin Emeç ve Turan Dursun’u katleden ekiple Ankara’da cinayet işleyenler arasında bir bağ var mı?
- İstanbul’daki suikastçılar ayrı bir gruptur. Onlar da pek çok kez İran’a gidip gelmişler. Birbirinden bağımsız görünen; ama bazen akrabalıklarla, geçmiş örgütsel bağlarla birbirleriyle ilişkili olabiliyorlar. Gruptan gruba geçenler de var. Ancak en önemlisi, İran ajanlarının suikastlarda, adam kaçırmalarda grupları ya da kişileri birbirinden habersiz kullanmış olmalıdır. Bir başka yöntem de geçerlidir: Kişiler, yayınlarda hedef gösterilebiliyor, eylemci gruplar da “vaziyetten vazife çıkararak” cinayet işleyebiliyorlar. Bu yönteme “yerinde zuhur” diyorlar.
İranlı ajanlar, başka ülkelerde gerçekleştirdikleri suikastlarda benzeri yöntemler kullanmışlardır. Öncelikle o ülkelerde öldürülecek kişileri izleme, istihbarat toplama çalışmaları gerçekleştirilmiş; daha sonra diplomatik maskeli gruplar silahları taşımış; vurucu gruplar ayrıca ülkeye girmiş ve işi tamamlamış; silahlar yine diplomat maskelilerce ülkeden çıkarılmıştır.

No comments: