Monday, January 25, 2010

Yurtsever Bilim Adamlığı
Mustafa Balbay
25 Ocak 2010
1990’lı yıllarda art arda gelen aydın kıyımlarının ilk kurbanı Prof. Muammer Aksoy oldu.
Muammer Hoca, 31 Ocak 1990’da evinin önünde kurşunlanarak katledildi.
Düğmeye basılmıştı!..
7.3.1990’da Çetin Emeç…
4.9.1990’da Turan Dursun…6.10.1990’da Doç. Bahriye Üçok…
24.1.1993’te Uğur Mumcu…
21.10.1999’da Prof. Ahmet Taner Kışlalı…
18.12.2002’de Dr. Necip Hablemitoğlu…


Her şey bir yana katledilen her aydın, kapatılan bir kütüphane demek.

Yukarıdaki acı listede yer alan aydınlarımızın tümüyle, az çok tanışıklığım oldu.

Prof. Aksoy’la ilk, Cumhuriyet’in Ankara Bürosu’na yazısını getirdiği gün tanışmıştım. Bembeyaz saçları karlı bir dağ başını andırıyordu. Cumhuriyet’in ikinci sayfasında çıkması için hazırladığı yazısını bıraktı ve gitti.

Prof. Aksoy, kendisini üniversite yerleşkesine hapsetmemiş, ülke sorunlarıyla yakından ilgili bir aydındı. Sorunlarla ilgilenmesi sadece kaygılanmak değil, çözüm üretmek düzeyinde ve sorumluluğundaydı.

Gün oldu, Türkiye’yi üst düzeyde, Avrupa Konseyi’nde temsil etti, gün oldu tutuklandı, yargılandı…

Yeri geldi üniversitelere yönelik baskıları protesto etmek için bütün akademik kimliklerini iade etti, yeri geldi devletin ulusal petrol davasının savunuculuğunu üstlendi…

***
Falih Rıfkı Atay, ünlü eseri “Zeytindağı”nı şu tümcelerle bitiriyor:

“İşte size bütün kitabın özü; ilim ve vatan adamı olunuz. Hiçbiri yalnız başına, ne sizi ne de milletini kurtarabilir.”

Atay, gerçek aydını ne güzel özetlemiş.
Ne tek başına ilim…
Ne tek başına vatan adamlığı…
İkisi bir arada olmalı ki; toprakla tohum gibi birbirini çoğaltsın…


Prof. Aksoy, işte böyle bir aydındı.

Mevcut yapının haracını yiyen değil…

Ülkesinin geleceğine harç taşıyan bir aydın.

***
Prof. Aksoy, gerçek demokrasiye, güçlü Türkiye’ye örgütlü toplumla ulaşılabileceğine inanan bir aydındı.

Kendisini üniversiteye bu anlamda da hapsetmedi.

Türk Hukuk Kurumu Başkanlığı yaptı.

Zor günlerde, 1985’te Ankara Barosu Başkanlığı’nı üstlendi.

Ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucu genel başkanlığını yürüttü, 50 kadar bu yola inanmış insanla birlikte… Amacı Atatürkçü düşünce sisteminin yeni kuşaklara taşınması, yaygınlaştırılmasıydı.
Her şeyden önce sorunları dile getirip dertlenmekten çok, çözüm üretmeye kafa yoran bir aydındı.
Bütün sorunların çözümü için öncelikle eğitim sorununun çözümlenmesi gerektiğine inanan bir kişiydi.
Hukuk adamıydı…

Öyle ki, devletin zarara uğratıldığına inandığı pek çok davada ne yaptı etti, müdahil olmayı başardı.
Atatürkçü Düşünce Derneği’nin işlevsel olması için yaşamını ortaya koydu.

Geldiğimiz noktaya bakın ki; teröre kurban giden Prof. Aksoy’un genel başkanlığını üstlendiği, kurucusu olduğu Atatürkçü Düşünce Derneği, terör örgütleriyle, terör olaylarıyla ilişkilendirilmek isteniyor…

Prof. Aksoy’un önünde, demir parmaklıklara tutunup, saygıyla eğiliyorum!

No comments: