Saturday, January 2, 2010

Yalan Dolan /
ATAOL BEHRAMOĞLU
Yeni bir yılın ilk yazısına böyle bir başlık koymak istemezdim.Fakat doğrusunu isterseniz bu bile yetersiz ve eksik kalıyor.
Öyleyse devam edelim:Şantaj, tehdit, utanmazlık, vicdansızlık, onursuzluk, korku yaratma, gündem saptırma, vb. vb…Başkaca da kelimeler belki bulunabilir, fakat şimdilik bunlarla yetinelim…
***Mizahçı yeteneği tartışılmaz Deniz Kavukçuoğlu kardeşimi bile imrendirdiğini tahmin ettiğim geçen haftaki yazımda, mizahi bir dille, Arınç olayını irdelemeye çalışmıştım…Fakat Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekiyor…
Sayın Arınç, ele avuca sığmaz kişiliği ve son derece ilginç demeçleriyle mizahçıya olanak tanıyan bir siyasetçi.
Yardımcısı olduğu siyasetçi üzerine mizahi bir şey yazmak ise ne aklımdan ne de içimden geçer…

Onun demeçleri beni sadece öfkelendiriyor ve canımı sıkıyor.

***İsterseniz konuyu buradan sürdürelim.Tekel işçilerinin direnişinin “ideolojik” olarak nitelendirilmesinde mizahi bir yan bulamazsınız.Böyle bir insafsızlık ve saptırma karşısında sadece öfke ve can sıkıntısı duyulabilir.Haklarını savundukları için işlerinden olan memurlar hakkında söylenen sözler de ancak öfke ve can sıkıntısı nedeni olabilir.Marketlerde ilaç satılacak olmasını Behiç Ak acı bir ironiyle mizah alanına taşıdı.Fakat bu bizi yanıltmasın…El arabasında zerzevat satar gibi avaz avaz bağırarak antibiyotikler, öksürük şurupları, başkaca ilaçlar satmaya çalışan çığırtkanın görüntüsü, aslında bir öfkenin ve can sıkıntısının dışa vurumudur.Böyle zamanlarda ve dönemlerde mizahın her türünün çıkış nedeni de sanırım budur…
***2009 yalan ve dolanla geçti…
Namuslu insanlar baskı ve tehdit altındayken hırsızlık ve soygunculuktan başka ülke yargı organlarınca mahkûm edilmiş olanlar koruma altında.Nasreddin Hoca’nın meselindeki gibi taşlar bağlı, köpekler serbest.
Üzerinde çok yazılıp çizilen Ergenekon trajedisini bir an için bir yana bırakıp bizim demokrat aydıncıklarımıza soruyorum:Sincan yargıcı Osman Kaçmaz’ın yargılanmasını içinize sindiriyor musunuz?
Anaokulu çağındaki çocukları ve ailelerini esir alan bir tarikata karşı dava açan Erzincan başsavcısını bir bakanın telefonla tehdit etmesi, hakaret ve iftiraların hedefi yapılan bu savcı hakkında ceza davaları açılması demokratlığınızın neresine sığıyor?

TV oturumlarındaki konuşmalarınızı dinlerken iktidar destekli köşelerinizdeki yazılarınıza göz gezdirirken sizlerin yerine bazen benim yüzümün kızardığı oluyor…
Şimdilerde suikast senaryosuna sarıldınız.
Fakat size akıl almaz boyutlardaki adaletsizlik ve soygunlar hakkında, her an yeni mevziler kazanmakta olan sivil darbe konusunda ne düşündüğünüz sorulduğunda çıtınız çıkmıyor…

Laiklik karşıtlığından mahkûm bir siyasal yönetimin uygulamaları ve destekleriyle ulusal eğitimin tepeden tırnağa gericileştirilerek ülkenin geleceğinin karartılması karşısında kılınız kıpırdamıyor.Özü bakımından demokrasiye karşıt bir anlayışın demokrasi savaşımı verebileceğine gerçekten inananlar var mı içinizde?
Yoksa sizleri sadece hırslarınız, kişisel çıkarlarınız mı yönlendiriyor?Akıllarınızdaki ve vicdanlarınızdaki kilidi açacak bir anahtarın nereden bulunacağını bilmiyorum!

***2009 yalan ve dolanla geçti.2010’da umut var mı?

Evet!Bu umut, ekonomisiyle de siyasetiyle de dışa bağımlı, halk karşıtı bir siyasal yönetime karşı; emeğiyle yaşayan insanlarımızın, ülkemizin büyük çoğunluğunun, yükselen bilincinde ve direnişindedir…

No comments: