Saturday, January 2, 2010

TSK ile Savaş PKK ile Barış /Ali Sirmen
Öyküyü bilirsiniz, adam elinde iki bavulla gümrüğe gelmiş. Gümrükçü sormuş:
- Ne var bunların içinde?
Adam gayet rahat yanıtlamış:
- Kuş yemi.
- Aç bakalım, demiş gümrükçü.
Adam açmış, iki bavul da ağzına kadar kol saati dolu.
- Hani kuş yemiydi? demiş gümrükçü.
Pişkinlikle yanıtlamış adam:
- Valla ben önlerine koyuyorum abi, yerlerse!..
2009’da önümüze neler koydular, kuş yemi niyetine; toplumun bir bölümü de yandaş ve yalaka medya ile kalemlerin işbirliği sayesinde, afiyetle yedi.
Kozmik odada kanıtları aranan Arınç’a suikast girişimi mi istersiniz, müthiş yargıcı takip eden askeri personelin araçları durdurularak ele geçirilişi mi, gazetecinin notlarından istidlal edilen darbe planları mı, Ergenekon komploları mı?
Ne isterseniz isteyin, hepsini yaşadık.
Suikast komplosunun ABD’den edilen telefonlarla bildirilmesine mi, yoksa hâkimi takip eden şüpheli personelin aniden durdurulması sırasında, Ankara’nın iki ayrı yerindeki olay mahallerinde hemen bitiveren ajans temsilcilerine mi gülersiniz?
Adamlar koymuş ortaya kol saati bavulunu kuş yemi diye, yersen!
***
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başı Genelkurmay Başkanı binmiş firkateyne, Trabzon açıklarından mesaj gönderiyor; asimetrik psiklojik savaş uygulandığını, TSK’nin saldırı altında olduğunu, buna yetkililerin son vermesi gerektiğini, terör örgütlerinin bu tür davranışlarda bulunabileceğini, ama medyanın bunu yapmaması gerektiğini söylüyor.
Medya zil takıp oynuyor, tarakası ayyuka çıkıyor:
- Demokratikleşiyoruz, sivilleşiyoruz.
Komutan haykırıyor:
- Saldırı altındayız, buna izin vermeyin!
Medya gülümseyerek kafa sallıyor:
- Haydi iyisiniz iyisiniz, her şey tam uyum içinde cereyan ediyor.
Medya bavuldaki kol saatlerini gösteriyor:
- Bak kuş yemleri, ye!.. ye!.. afiyetle ye!
2009 kahkahanın hıçkırığa, maskaralığın işkenceye, adamın cüdama karıştığı bir dönem olarak geçiyor, yoksulluğun gamı, zalimin zammına karışıyor, baskının adı oluyor hürriyet, vergi cezasıyla sağlanıyor özgürlük, birisi türkü çığırıyor:
- Köprüler yaptırdım paranı çekmeye, yollar yaptırdım haraç kesmeye balam…
İmralı’dan bir adam, Mahmur ve Kandil’dekilere sesleniyor:
- Gelin!
Geliyorlar, marşlarıyla üniformalarıyla. İmralı’daki büyük Kürdistan’ın delegelerini tayin ediyor.
İmralı’dakinin adı oluyor ömür boyu mahkûm, eylemin adı oluyor açılım.
Silivri’de kaleminden başka gücü olmayan insanlar aylarca içeride tutuklu kalıyorlar.
Mahmur ve Kandil’den silahını yeni bırakıp gelenler, seyyar sahra mahkemelerinde, sorgulanmadan aklanıp baş tacı ediliyorlar.
***
Böyle geçti 2009; TSK hedef tahtasına kondu. Personeli tutuklandı, arandı, karargâhına girdiler, kozmik odalarını aradılar, emeklisini muvazzafını Silivri’ye tıktılar, öyle zulüm yaptılar ki, tavan isyan edip çöktü.

Medyanın “demokrasi önderi liberalleri” TSK’nin hedef alınmasına, TSK’nin saldırı altında tutulmasına, TSK’nin kozmik odalarının garip ihbarlarla aranmasına, askeri personelin yetkili olmayanlarca aranmak istenmesine, polis araçlarının fiyaka ile kozmik odaların bulunduğu makama sokulmasına karşı çıkmadılar da, “Apo’nun KCK’sinin” teröre karıştığı savıyla sorgu sırası bekleyenlerin kelepçelenmesine çok öfkelendiler.


Normaldi, çünkü 2009’da amaç TSK ile savaş, PKK ile barıştı.

Türkiye’yi 2009’da yöneten zihniyetin sloganı artık budur:
TSK ile savaş, PKK ile barış.
Daha da ileri gidilecek de, şu PKK bir su koyvermese…
Halbuki su koymanın da âlemi yok, hazır karşısındaki en büyük güç TSK de tasfiye edilirken…

No comments: