Friday, January 30, 2009

Can Dündar, ‘İşbirlikçiler’ Belgeselini Yapar mı?

Prof.Dr.Erol Manisali

“Osmanlı Cumhuriyeti” filmini gördükten sonra aklıma geldi. Acaba Türkiye’nin “Casablanca’sı” yapılabilir mi?

Bir “Ergenekon” filmi düşünün, yalnız Türkiye’yi değil bölgeyi, dünyadaki çatışmaları, insanlığı, gücü, kavgayı, demokrasiyi ve faşizmi anlatırcasına…

- Humphrey Bogard Casablanca’da gönlü, aklı, ruhu faşizme karşı direnişçilerin yanında olan sessiz bir antiemperyalistti... Ve yapması gerekeni yaptı…

- Türkiye’deki işbirlikçileri anlatan bir film düşünebiliyor musunuz?

Mesela diyorum Can Dündar, Mustafa’nın ardından bir film yapmış, adını da “İşbirlikçiler” koymuş. Satılmışların hepsini, üstelik Alfred Hitchcock gibi, kendini de içine dahil ederek, bir bir anlatıyor… Amerika’nın, Brüksel’in kucağına oturan siyasileri, gençlik yıllarından alıp sergiliyor… Sonra dincileri, kapitalist uşaklarını, hepsini belgeselinde sunuyor. Baş oyuncu Tuncay Güney, yani onu oynayan, “light” CIA kılıklı biri…

Liboşları, sahtekâr köşe yazarlarını, sermaye, din, kirletilmiş siyaset satıcılarını anlatıyor…
Bir başyapıt olurdu bu; düşünebiliyor musunuz; medyadaki, siyasetteki, üniversitedeki işbirlikçilerin bir bir sergilenişini…

- Niçin değiştiler?
- Nasıl değiştiler?
- Kimin için değiştiler?
Bir tiyatro sahnesi gibi hepsini yerli yerine cuk oturtursunuz. O pişmiş kelle gibi kameralara ekranlarda sırıtan siyasileri; özel uçaklara, özel konutlara, özel olan her şeye davet edilen “gazeteci kılığına girmiş şarlatanları, CIA uzantılarını, göbeğini kaşıyan şişko sakallıları, sömürgecilerin emrindeki, sözde akademik kulları…”

Sonra düşündüm;
- Kim yapar?
- Neden yapar?
- Nasıl yapar diye, biraz zorlandım…
Yanıtlar hazırdı…
- Ben insanım, aydınım, ahlaklıyım ve de sanatçıyım diyebilen biri…
- Nâzım gibi, “Ben sömürgeciye, işgale, faşizme karşıyım” diyen bir sanatçı.. Mesela…
- “Toplum adına, insanlık adına, ülkem adına” diyebilen birileri çıkmaz mı… Herkes sistemin esiri mi oldu, 70 milyon insan? “Biz sürü değiliz ki” diye düşünen, başını, yumruğunu göğe kaldıran biri, birileri yok mu?

- Aslında 70 milyonun büyük çoğunluğu böyle düşünüyor, varız diyor; 70 milyonun her biri, “kendi hariç” herkesi görüyor… Gökyüzünden inecek bir kutsal güç beklercesine… Papa ne demiş; “Açları Allah kurtarsın” demiş…

70 milyon beklerken birileri de, “Yahu beklemenize gerek yok, zaten çoktan indi, biz onun temsilcileriyiz” demiyorlar mı?

Akıl, bilim, ahlak
Sanat da siyaset de akıl, bilim ve ahlak ister. Ancak bu üç şeyi birlikte ister. Biri eksik olursa diğer ikisi hiç işe yaramaz, çöpe atmak gerekir…

- Kimi tanıdıklarım, bildiklerim var; akılları, bilgileri yerli yerindedir ama “ahlaken eksik kalmışlardır”. En kötüsü bunlar, bilgiyi ve aklı toplum zararına kullanırlar. Bunlara “halk düşmanı” demek doğru olur… Atom bombası fizikçiye Nobel kazandırır, ama milyonlarca insanı da yok eder, onun gibi…

Romancılarımıza, yönetmenlerimize ve diğerlerine büyük görevler düşüyor. Türkiye’nin yaşamakta olduğu toplumsal süreci bütün boyutlarıyla Türk ve dünya kamuoyuna yansıtmalılar.
Akıl, bilim ve ahlak kuralları içinde, emperyalizme hizmet etmeden, işbirlikçilerin safına katılmadan sömürü düzeni ve faşizme karşı, bu süreci bütün boyutlarıyla yansıtmalılar. Ressam resmine, heykeltıraş heykeline, şair şiirine, romancı romanına, yönetmen filmine tırnaklarıyla, aklıyla, insanlığıyla kazımalı bunu bilincimize, bir Nâzım gibi devleşmeli sanatta, düşüncede, edebiyatta…

Turgut Özakman’ın başına gelen…

Özakman’ın 9 Aralık 2008’de Cumhuriyet’te başlayan dizisini okuyunca Can Dündar’ın “İşbirlikçiler” belgeselini yapamayacağına karar verdim.

Kimileriniz içinden “günaydın Erol Hoca” diyeceklerdir. Tabii ki bunu en baştan ben de biliyordum, ama elime yazılı bir kanıt geçmeliydi.

Arkadan vurduklarının, darbeyi yiyen Özakman tarafından Cumhuriyet’te, yazılı bir belge olarak ortaya konması, cinayeti ispatlıyor.

Mustafa’dan işbirlikçilere uzanan yoldaki faşist karartmayı hep birlikte aydınlığa dönüştürmek zorundayız…

Bu sorumluluk hepimizin, 70 milyonun.. kimse gökten zembille bir kurtarıcının geleceğini beklemesin…

www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali

No comments: