Monday, January 26, 2009

Yılmaz Karakoyunlu ve Diaspora Hizmeti

Neval Kavcar
26 Ocak 2009 Pazartesi

Özür dileyen dileyene. Ermenilerden dilediler, TRT 6 ile “Kürtlerden “ dilemişiz öyle diyorlar. Şimdi de 6 -7 Eylül olayı diye sürekli ısıtılarak önümüze konulan bir hadise ile ilgili film çekilmiş. Böylelikle “Rumlardan” özür diliyormuşuz, geç de olsa. Ne tuhaf aydınlarımız, film yapımcılarımız, roman yazarlarımız var.

Batı Trakya’da yaşayan Türkler dini ibadetlerini yerine getiremiyor. Hocalarını seçme hürriyetleri yok. Müftülük kiliseye bağlı durumda düşünebiliyor musunuz? Türkiye’de kiliselerin Diyanete bağlandığını düşünün, nasıl kıyamet kopardı? Yunanistan hükümeti, çeşitli imar ve toprak yasaları ile Türklerin elindeki tarlaların büyük bölümüne zaman içinde el koydu. Lozan’a göre “Türk” kelimesi yasak orada. Yunan ırkçılığının kurbanı oldular yıllarca.

Aynı durum, KKTC ilân edilmeden önce Kıbrıs’ta Türklerin başına geldi. Türklerin adayı terk etmesi için sürekli baskı gördüler ve katliama uğradılar.

Bizim film yapımcılarımızın bunlardan haberi yok mu acaba? Bir de Yılmaz Karakoyunlu’nun?

Bakın neler olmuştu Kıbrıs’ta?

“ Tarihe 21 Aralık 1963 –Kanlı Noel olarak geçen saldırıda, anne ve üç çocuğu küvet içine saklandıkları yerde makineli tüfekle katledilmişlerdi. Ayni gece 76 Türk daha ayni akıbete uğramıştı.

1963 Katliamı. 76 tane Türk’ün çoluk çocuk demeden katledilmesi1964 Katliamı. Sadece Türk oldukları için 136 Türk katledildi.1965 Katliamı. Yaşları 20 ile 60 arasında değişen 11 tane Türk vahşice. . öldürüldü.Muratağa ve Sandallar Katliamı: Eylül 1974 tarihinde bir çobanın toprak üzerinde fark ettiği bir el bu iki köy sakinlerinin akıbetlerinin ne olduğunu acı bir şekilde ortaya çıkardı. XX. yüzyılın eli-kanlı canileri 15 Ağustos günü, 88 Türk’ü vahşice öldürerek topluca bu vahşet çukuruna gömmüşlerdi.

Atlılar Köyü Katliamı: Magosa’nın 15 km uzağında, tamamen Türklerle meskûn bir köydü Atlılar… Ancak, Rum caniler geldi… Ve 27 Türk’e mezar oldu…” (Birleşik Kıbrıs” Değil, “82. İl Mücahit Kıbrıs – 2005- N.K.)

***

Keşke hiç olmasaydı, fakat ikide birde gözümüze sokulan 6 -7 Eylül 1955 olaylarında ne olmuştu? Olay adını bile değiştirip bizi daha zan altında bırakmak için şöyle anlatıyorlar.

6-7 Eylül 1955 pogromu: Yeni bir kelime gündeme düşmeye başladı dikkat edilirse, “pogrom.” Olay kelimesi zayıf bulunmuş yerine pogrom konulmuş. Ne demek pogrom: katliam, kıyım, planlanmış katliam... Nedir bu olay? ”Atatürk’ün doğduğu eve bomba atıldı.” Haberi üzerine İstanbul’da azınlıklara ait yerlere saldırı şeklinde gelişmiş bir günlük bir olaydır. Bu olay ne katliama girer ne de kıyıma...Belirli birkaç olayı sürekli gündeme taşıyarak yapılmak istenen, toplumu psikolojik baskı altında tutma gayretidir.İşte bu üfürükten olay için bir film yapımcımız 'Güz Sancısı' adlı film çekmiş. Bu film çekilince Rumlardan özür dilenmiş olacakmış. Türklerden kim özür dileyecek?

Bu filmi çeken, alkış tutanlar Türklerin hakkını ne zaman arayacak? “Hepimiz Ermeniyiz, Rumuz” diyenler, niçin aynı zamanda “Hepimiz Türküz” diyemiyor?

Azınlıklarla ilgili, toplumun genel davranışını yansıtmayan asgari bile sayılmayacak bu olaylar, “Taraf”ımsı ifadelerle anlatılıyor. Türkiye ise uluslar arası arenada zan altında bırakılıyor. Daha önce “Salkım Hanım’ın Taneleri” romanı filmleşerek, Ermeni diasporasına hizmet eden Yılmaz Karakoyunlu bu defa “Güz Sancısı”nı yazmış. Etyen Mahçupyan - Nilgün Öneş senaryolaştırmış. Tomris Giritlioğlu çekmiş. Bütçesi büyük bir filmmiş.

Yılmaz Karakoyunlu bunu niçin yapıyor? Türkleri katliamcı tanıtmak kimlerin işine yarar. İçlerinde yaşayan, kökeni farklı olanı katleden bir millet midir Türkler?

Yılmaz Karakoyunlu bunu diyor satırlarında.
* * *
Darbe Sendromu
AB ve ABD’nin projeleri her ne kadar AB kararları olarak benimseniyorsa da, görünen köy bize gösteriyor ki gidişat gidişat değil.

Bunu AKP nin yönetimi de görüp anlıyor. İşte bunun için iflah olmayan bir “Darbe Sendromuna” yakalandılar. Benzeri rahatsızlık geçmişte Menderes döneminde de yaşanmıştı. Attıkları imzaların, uyguladıkları politikaların günü geldiğinde hesabını verecek olmaları onları sendroma sokuyor.

Kenarda köşede durup kendisine gaz verenlerin, yarın “biz sadece” yazdık” diye ikileyeceklerinin farkında.

Bu yüzden kemani Sarkış Efendinin şarkısını söyleyip geziyorlar.

“Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime”

Vatandaşın cevabı da şöyle:

“Börteçine kurdun adı
Ergenekon yurdun adı
Dört yüz sene durdun hadi,
Çık, ey yüz bin mızrağımız” ( Ziya Gökalp)

* * *

Not: Demokrat Parti ve Adnan Menderes dönemi için çeşitli kaynakların yanı sıra, TBMM tutanaklarını inceledim. Boş vaktinizde lütfen aşağıdaki adresin çeşitli versiyonlarını inceleyiniz.

www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/ayintarihi/1956/haziran1956.htm - Benzer sayfalar


nevalkavcar@yahoo.com
http://www.sonsayfa.com/Kose-Yazisi-yilmaz-karakoyunlu-ve-diaspora-hizmeti-857-48.html

No comments: