Friday, January 16, 2009

İspatı Zorunlu İddialar

GÜNCEL /CÜNEYT ARCAYÜREK

Ulusal kanallar önceki gün ve dün Tuncay Güney’in işgali altındaydı.
Bir ruhsal bilim uzmanının tanımına göre, elini sürekli yüzünde gezdiren biri, yalan söylüyor demektir.
Bu tanıma göre Tuncay Güney yalancı!..
Tanım bu kadarla kalmıyor. Tuncay Güney TV’lerde gay (Türkçesi i..e) olduğunu açıkladı. Duruşu, el kol hareketleri, konuşmaları, sesi bu iddiayı doğru-
luyor. İddialarıyla Tuncay Güney sadece bedensel değil, fikirsel açıdan da gay (i..e) olduğunu açığa vurmuş oluyor.
Ne çare bir gay’in yalanları Ergenekon iddianamesinin belli başlı kaynağı oluyor.
Açıklamaları izleyen kimi yorumcular, hukukçular, Güney’in iddialarının davanın eksenini oluşturduğunu söylüyorlar.
Bu duruma göre, Ergenekon savcılarına bir görev düşüyor:
Güney’in olaylar ve kişilerle ilgili söylemlerinin gerçek olduğunun kabul edilebilmesi için savcılığın...
...İddianameye temel teşkil eden olayları ve kişilerle ilgili iddiaları somut kanıtlarla, belgelerle ispat etmesi gerekiyor.
Aksi halde polise saatlerce konuşan Güney’in açıkladıkları iddiaları yalan ve hayal ürünü birtakım sayıklamalar olacak.
***
Fanatik kafalar dışındaki haberciler, yorumcular ve kimi hukukçular… ne idüğü belirsiz kişiliğiyle… kime hizmet ettiği bilinmeyen… seri mermi tüketen bir silah gibi kimi iddialar ortaya atan Tuncay Güney’e itibar edilemeyeceğini söylüyorlar.
Kimi saçma sapan iddialar doğru olarak nasıl kabul edilebilir?
Kimi tezatları açığa vuran şu komik saptamalara bakınız: Örneğin örgütün başta gelen yöneticisi emekli Orgeneral Veli Küçük, aynı örgütün hem üyesi hem de başlıca yöneticisi olduğu iddia edilen İlhan Selçuk’la birlikte ve İlhan Selçuk’a karşı!
Deniz Baykal MİT ajanı.
İsmail Hakkı Karadayı, Necip Torumtay gibi Genelkurmay başkanları örgütün çekirdek kadrosunda.
***
Doğu Perinçek’in avukatının ortaya attığı bir başka saptama kafaları karıştırıyor.
Güney, TV’lerde yayımlanan sorgusunda emekli General Veli Küçük’ün “2005 yılında bir yerel yönetimle yaşadığı heykel uyuşmazlığını” anlatıyor.
Oysa -resmen açıklandığına göre- TV’lerde yayımlanan sorgulamanın tarihi 2001!
Bu durum, Güney’in 2005’te Türkiye’ye getirildiği ve “mülakata alındığı kuşkusunu” güçlendiriyor.
***
İddianameye ilham veren bu adamın gerçek yüzünü sergileme görevini savcılık acaba üstlenir mi?
Tekrar etmekte yarar var:
Lafla peynir gemisi yürümeyeceğine göre; Sabih Kanadoğlu’nun da dediği gibi, Zekeriya Öz başkanlığındaki savcılar heyeti, Güney’in, iddianamenin belkemiği sayılan, pek çoğu kuşku ile karşılanan iddialarını mutlaka ispat etmek zorunda.
Savcılık bu yolu seçtiği, Güney’in iddialarının hangilerinin gerçek veya gerçekdışı olduğunu ortaya çıkardığı takdirde, pek çok konuda, pek çok kişiyle ilgili suçlamaların gerçek yüzü ortaya çıkacak.
Öldürülme korkusunu bahane ederek Türkiye’ye gelmekten kaçınan Güney’in maskesi mutlaka indirilmeli.
Bu, bir temenni!
Gerçekleşebilir mi? Yargı gerçekten siyasallaşmadıysa… savcılık sadece ve sadece doğruları saptamayı ve iktidarın havasına uygun çalıştığını içeren yaygın kanıları yalanlamak istiyorsa…
Neden gerçekleşmesin? Niçin gerçekleştirilmesin?

No comments: