Saturday, January 10, 2009

Maskeleri Düşüyor

Asagidaki yazinin ilk paragaraflarindaki ovgunun son zamanlarin ABD projesi Osmanli ozleminine yakilan bir ozlem olmadigini dusunuyorum...
Ilginize;

Vural Savaş
Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı

Bugün bombaların patladığı Filistin toprakları, 1516 yılından 1917 yılına kadar tam 401 yıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresinde barış ve huzur içinde yaşamıştı.
Peki, Osmanlılar bunu nasıl başarmıştı?
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bir anısını şöyle anlatıyor:
“Eski Belçika Başbakanı Tindeman bana geldi:
— Osmanlı Balkanlar’ı 500 sene savaşsız nasıl idare etmiştir? Diye sordu.

Ben de dedim ki:
— Herhalde Osmanlı’yı geri istemiyorsunuz. Çünkü Osmanlı’yı devirmek için her şeyi yaptınız. Nasıl idare etmiştir, bakın size söyleyeyim: Sınır yok, toprak kavgası yok, ticari menfaat yok, güvenlik var ve adalet var… Çünkü devletin temeli adalet…
Sonra İsrail’e gittik. İsrail-Filistin çatışmasının nasıl durdurulabileceğini araştırdık. Barak geldi bizim yanımıza ve dedi ki:
— Biz burayı idare edemiyoruz. Çünkü biz burada ne yapsak kavga çıkıyor. Osmanlı, küçük şeritli jandarma onbaşısı ile buraları idare etmiş, bunun sırrı nedir?

Ben de dedim ki:
— Bunun sırrı, o koldaki şerit var ya, o, imparatorluğun işaretidir. O, senin sandığın gibi küçük bir işaret değil. Onun arkasında sultan var, hak var, adalet var. Eğer ona zarar gelirse, zarar vereni anasından doğduğuna pişman eden var, yani güç var, bir devlet olayı var, bir otorite var, işte odur mesele… (Rahmi Turan, Gözcü Gazetesi/06.04.2002.)
Gazze’de olanları anlayabilmek için; Ortadoğu’daki Türkiye dâhil bütün ülkeleri paramparça etme projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi’ni ve bu projeye destek veren işbirlikçileri iyi tanımak gerekiyor.
ABD, son operasyonunu Türkiye’de yaptı. Çünkü ülkemizdeki yöneticileri güdümüne sokmadan bu projenin hayata geçmesine olanak yoktu.
AKP iktidarı, İsrail ve dolayısıyla ABD’nin güdümünde bir iktidar mıdır?.. İşte bu konuyu açıklığa kavuşturacak bazı belgeler:

Der Spiegel’in 17 Mart 2003 tarihli sayısının 102. sahifesindeki bir cümle çok dikkat çekici: “Türkiye’nin güçlü adamı Erdoğan, ABD ile yapılmış gizli bir anlaşmanın arkasındaki adam…”
Wall Street Journal Gazetesi’nde, 31.03.2003 günü yayınlanan makalesinde Recep Tayyip Erdoğan: “Türkiye’nin tercihi savaşla barış arasında değil, müttefiki olan ABD’nin yanında yer almak şeklinde olmuştur” diyor.
Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan sıfatı ile ABD’ye Ocak 2004’te gerçekleştirdiği ziyarette “Cesaret Ödülü” aldı.
Taha Kıvanç (Fehmi Koru), 5 Şubat 2004 tarihli Yeni Şafak gazetesinde yazdığı “JINSA ve AJC Üzerine” başlıklı makalesinde, bu ödülü ve veren kuruluşu şöyle değerlendiriyor.

“Tayyip Erdoğan’a ‘Cesaret Ödülü’ veren kuruluşun adı ‘American Jewish Congress (AJC)’… Thedore Herzl tarafından 19. yüzyıl sonunda kurulmuştu ve birkaç yıl önce 100. yıldönümü kutlandı. Dünya Musevileri’ni bir “ulusal yurda” kavuşturma amacı ile kurulmuş ve İsrail ile amacını gerçekleştirmiş örgütün bir türevi Amerika’daki… Daha önce AJC tarafından 10 kadar kişi ödüle layık görülmüş; bunlar arasında İsrailli ve Musevi olmayan tek kişi Recep Tayyip Erdoğan. Listede İsrail’in önemli bütün başbakanları yer alıyor. Türkiye Başbakanı’na böyle bir ödülün verilmesi bayağı anlamlı…”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı iken:
“Amerika’nın Irak’taki başarısı bizim başarımızdır… Irak’ta yaşananlar bölgeye ders olsun… Şunu açıkça söyleyeyim, Ortadoğu’da bütün rejimler değişecek… BOP kapsamında amacımız, İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi götürmek…” diyebilmiş bir kişi…

24 Mayıs 2004 tarihli Vatan Gazetesi’nde yayımlanan, gazeteci Sedat Sertoğlu ile yaptığı söyleşide, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül şunları söylemiştir:
“Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla iki sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben bunların hepsini açıklayamam ki…

Bu demeçler ortadayken, ABD ve İsrail’in AKP iktidarına verdiği destek artarak devam ederken; Recep Tayyip Erdoğan’ın Gazze’deki olayları kınayan demeçleri ve ülke ülke dolaşması, bazı gerçekleri örtbas etme çabasından başka bir şey değildir.
Ortadoğu’daki işbirlikçi yönetimler devrilmedikçe; bu coğrafyadaki hiçbir ülke huzura kavuşamaz… Müslümanların kaderi “Ağıt yakmakla” özdeşleşir.

Sözcü Gazetesi – 9 Ocak 2009
Atila Vanlioglu

No comments: