Sunday, November 22, 2009

22 Kasım 2009

Yalçın BAYER
ybayer@hurriyet.com.tr

Tunceli nasıl bir Dersim’diMÜHENDİS Nurettin Karsu; 15. ve 16. dönem CHP Erzincan Milletvekili. “Tunceli nasıl bir Dersim’di?” başlıklı uzun bir yazı gönderdi. Karsu yazının girişinde şöyle bir tanım yapıyor:
“Dersimli; Türkistan’ın Horasan vilayetinden gelerek, (Moğollarla sürekli savaşan büyük Türk hükümdarı) Celaleddin Harzemşah’ın ordusunun 10 Ağustos 1230 tarihinde Erzincan yakınındaki Yassıçimen Yaylası’nda Anadolu Selçuklu ordularına karşı yenilgiye uğramasından sonra, Dersim dağlık kırsalına çekilerek burayı yurt tutmuştu.”
Yazıda ilginç bulduğumuz bazı bölümler özetle şöyle:
* 1514’teki Çaldıran savaşında, Türkmen Şah İsmail’i yenen Yavuz’un, Şeyhülislam Ebu Suud fetvalarıyla Alevi katliamından söz ediyor.
Atatürk’ün hastalığı sırasında Celal Bayar, devletin tüm gücünü acımasızca kullanarak, mal-davar gasplarını silahlı isyan saymış ve Dersim’in üzerine yürünmüştür. Tarihi yanılgı Osmanlı’da olduğu gibi devam ediyordu, Türkmen’i anlayan ve derdini bilen gene yoktu. Felaket kapıya dayanmıştı.
Açlıkla savaşım veren, Cumhuriyet’le hiçbir sorunu olmayan, onu bayram yaparak karşılayan, doğuştan şeriata karşı olan Dersim, şeriat isteyen Şeyh Sait isyanıyla özdeş sanılıyordu. “Cumhuriyet istemem, şeriat elden gidiyor. Cumhuriyet’i yıkacağım” diyen, silahlanmış Şeyh Sait isyanını, açlık kavgası veren Dersim’le aynı kaba koymuştu Celal Bayar yönetimi...
* Dersim hep ‘öteki’ sayılmıştır. Dersim’in ayrı bir devlet kurma, ülkeyi bölme, ordu ile vuruşma diye bir amacı yoktu. Olması da olanaksızdı. Onun tüm derdi, beklediği Cumhuriyet’in kendisine sahip çıkması, artık zenci sayılmaması, açlık ve yoksulluğuna son verilmesiydi.

İlk Meclis’in Dersim Milletvekili Diyap Ağa, Atatürk’ün en yakın ve en sadık dostuydu. Yunan orduları, Polatlı önlerine geldiğinde, Meclis’te başkentin Kayseri’ye taşınması tartışılmaktadır. Diyap Ağa söz alır, “Buraya kaçmak için değil, ölmek için geldik!” diye gürleyince herkes susar, Atatürk de rahatlar...

* Dersim’e askeri harekâtın başlamasından, yani 1938’den önce, Dersim’in ileri geleni Şeyh Hasan Aşiret Reisi Seyit Rıza, doğrudan Atatürk’e mektup yazar: ‘..Şayet hükümet hizmet ve sadakatimizden şüphe ederse, abavü ecdadımızın eskiden Yukarı Türkistan, Horasan vilayetine bütün mensubini aşiretimizle hicret etmeğe himmet buyursun...’ (Bu tarihi belge arşivlerde mevcuttur.)

* Sarıkamış Seyyar Jandarma Taburu 3.-4. bölük süvari askerlerinden babam Ali Rıza Karsu da hiçbir günahı olmadığı halde, ailece bu sürgünler arasına sokulmuştu. Sürgüne giderken babam: “Çocuklar bize kıyan Cumhuriyet değil, yönetim!..” demişti. Cumhuriyet’i her şeye karşın korumak istiyordu.

Türkmen/Alevileri azınlık sayanlar ve Dersim olayında Atatürk’ü kusurlu bulanlar, eğer kasıtlı değillerse, cehaletlerini sergilemekteler.

Kurtuluş Savaşı’nda ve Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında, Atatürk en büyük desteği Alevi/Bektaşilerden almıştır. Ankara’ya gelirken Hacıbektaş’a uğraması bu nedenledir.

* Bugün de Alevilerin en yumuşak karnı: ‘Kanaat önderiyim’ diyen bazılarının bölme çabasıdır. Ehli Beyt’e olan saygımızı istismar edip saptırarak, Alevi öğretisi ile bağdaşmayan, Şiileştirmeye çalışanlar, Cemlerde de takke giyip Arapça deyimler üreterek, cemevlerini, camiye dönüştürmeye çaba gösterenler, bilmeliler ki Laik ve Atatürkçü bu topluma ihanet etmiş oluyorlar.

Cemevlerimiz ve cemler özgün törelerimize uygun yürütülmelidir.

Alevi/Bektaşi öğretisini saptıranlar, birlik değil, Saadet ve Diyanet’te makam arayanlar, Anadolu’nun bu temel öğretisine ihanet etmiş ve toplum önünde ‘düşkün’ olacaklarını bilmelidirler!

Köle değil öğretmeniz...

‘BEN Barış Yavuz, bilgisayar öğretmeniyim. 500 TL maaş ile sigortasız hiçbir sosyal güvencesi olmadan devlet okullarında çalıştırıldım. Şimdi işsizim.
Öğretmenim demekten utanıyorum. Hakkımı helal etmiyorum.
5.000 kadrolu + 10.000 sözleşmeli = 10.000 öğretmen 100 üzerinden 99.6 alan öğretmenin ataması yapılmıyor. Kopya çekildiği yargı kararı ile kesinleşen sınav iptal edilmiyor. Ücretli öğretmenlikte torpil dönüyor.
Çözüm önerilerim var:
1- Hükümet basamaklı olarak tüm açıktaki öğretmen adaylarının kadrolarını vermelidir.
2- Sözleşmeli, vekil, ücretli gibi öğretmenlik türleri derhal kaldırılmalıdır.
3- Gereksiz yere açılmış ihtiyaç fazlası öğretmen yetiştiren eğitim fakülteleri fen-edebiyat ve diğer ilgili fakülteler ile birleştirilerek ortadan kaldırılmalıdır.’

Roller değişti

ASKER irticanın peşindeydi; bugün ise irtica askerin peşine düştü! ‘Kürtçüler’ de askerin peşinde. Bu bir rejim meselesidir. Getirmek istedikleri rejimde, gerçek hukuk ve gerçek demokrasi yoktur; faşizm ve şeriat düzeni vardır!
Mehmet TÜRKER

Hitler dönemi

ALMANYA’da, Weimar Cumhuri-yeti’ni kim yıktı? Adolf Hitler.
Hitler’in kurduğu cumhuriyetin adı neydi? Demokratik Cumhuriyet.
Hitler’in parlamento darbesiyle kurduğu bu cumhuriyetin silah gücü neydi? Polisler.
Hitler’in diktatör olmak istediğini anlamayıp, ona ‘yetki kanunu’
veren kimlerdi? Merkez sağ partiler.
Hitler’i diktatör yapacak yasalara ve uygulamalara mecliste karşı çıkan kimdi? 88 sosyal demokrat milletvekili.
Hitler’in arkasındaki meclis gücü neydi? 441 milletvekili.
Hitler’e karşı çıkan basının ve muhalefetin başına ne geldi? Hepsi cezaevine tıkıldı.
Hitler’in Reichstag yangını gibi provokasyonlarla kandırıp ele geçirdiği son kurum hangisiydi? Alman ordusu.
Hitler’in hedefindeki ilk gazete hangisiydi? ‘Freiheit’ (yani Hürriyet!..).
Aklınıza bir benzerlik mi geldi acaba?
Özden ANIL
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13011116.asp?yazarid=42

No comments: