Saturday, November 14, 2009

ANNAN PLANI VAATLERİ- KANDIRMACASI

Yavuz Selim Yıldız
Kıbrıs’taki “Kadife Devrim”i başlatan Annan Planı üzerine kurulu işbirlikçi politika yıkıldı.

CTP ve BDH şimdiki TDP Denktaş’ı devirmek için Annan Planı’nı temel almıştı. ABD, AB ve AKP de bu politikanın dış uygulayıcılarıydı.Hayır'lı sonuç olarak, sıralanan KKTC’ye ekonomik tecridin kalkması, Rumların uzlaşmaz ilan edilmesi hatta KKTC’nin tanınmasıydı.

Ancak Annan Planı üzerine kurulan bu yalan politikası, çok kısa sürede çöktü.

Ne AB ne de ABD verdiği (daha doğrusu verir gibi yaptığı) sözlerin hiçbirini gerçekleştirmedi. Bugün BM Güvenlik Konseyi’nin yayınlaması gereken ve aslında Kıbrıs Türk tarafına bir iki övgüden başka hiçbir şey içermeyecek Annan’ın raporu bile Rusya ve AB’nin engellemesiyle yayınlanmadı. Böylelikle “Annan’a evet de, köşeyi dön” politikası çöktü. Ne tecrit kalktı ne de Rumlar tecrit edildi. Ancak bu politikanın çökmesi, Kıbrıs’ta işbirlikçi çizginin tasfiye olması anlamına gelmiyor.
Çünkü zaten hem Kıbrıs’ta hem de Türkiye’de işbirlikçiliğin temelinde, vaat edilen sahte sözleri gerçekleştirebilmek ihtimali yatmıyor. ABD’nin ve AB’nin “havuç ve sopa” siyasetinde aslında havuç sahte ama sopa son derece gerçek.

Dolayısıyla ulusal bir politikanın ve Türk Ordusu’nun ağırlığını koymadığı koşullarda büyük felaketlere bile neden olsa, Batıcı politikanın çökme ihtimali yok. Erdoğan, Sayın Rauf Denktaş'ı Annan planı oylamasında hayır denilmesini istediği için vatan hainliği ile suçlamıştı. Aradan geçen aylar gerçek vatan haininin kim olduğunu gerek Kıbrıs'ta, gerekse Türkiye'de tüm Türklere göstermiştir.

Annan planı oylaması öncesinde ve sonrasında K.K.T.C. ve Türkiye'deki tüm satılmış basın-yayın organları ihanet içine girerek Türk varlığını savunanlara başta Rauf Denktaş olmak üzere birinci sayfalarda hakaretler yağdırarak K.K.T.C. ve Türkiye düşmanı ilan etmişlerdi.

Eğer oylamaya Türkler evet derlerse Türkiye'nin sömürgesinden (nasıl bir sömürge ise?) kurtulacaklar, çok sevgili Rumlarla barış içinde, kardeşlik içinde dostça yaşayacaklardı. Rumlarla dostça, kardeşçe yaşanmasını Sayın Rauf Denktaş engelliyordu.

Eğer sayın Denktaş çekilirse her şey güllük gülistanlık olacaktı.Rum kesimi Annan Planı oylamasında oldukça yüksek bir oranla hayır diyerek Erdoğan ve Talat'ın suratına öyle bir tokat attı ki, birazcık gururları olsaydı kendilerine gelemezlerdi. Ama nerede ulusal gurur, onur?
Hani Rumlar dosttu, kardeşti, bir arada barış içinde yaşamak istiyorlardı? Hani Sayın Denktaş olmasaydı problem anında çözülecekti?

Eğer Talat'ta biraz haysiyet olsaydı, tüm planını Rumlarla birleşme üzerine kurmasına rağmen Rumların bu tokadı karşısında hiç beklemeden istifa eder ve yerini gerçek kahramanlara bırakırdı.Ne Erdoğan'dan ne de Talat'tan bu konuda bir özür gelmedi, ya da bir pişmanlık belirtisi göstermediler.

Hata yapan insan hatasını görünce özür dilemesini de bilmeli. Ama bunlar tam tersi bir duruş sergileyerek sanki her şeyi Rumlar kaybetmiş, Türkler kazanmış hikayesi uydurdular. Sözde K.K.T.C.'nin hamiliğini Amerika yapacaktı...

K.K.T.C.'ye doğrudan uçuşlar başlatılacak, ambargolar kaldırılacaktı. K.K.T.C ekonomik açıdan kalkınacak ve haklılığını dünyaya duyurarak kimliğini kabul ettirecekti. Avrupa Birliği doğrudan yardım paketleri gönderecekti. Türkiye'nin AB üyeliği konusunda K.K.T.C. artık ayak bağı olmayacaktı.

Erdoğan bunları anlatmıyor muydu?

Sonuç kocaman bir sıfır. Hatta Amerika ve AB senaryonun sonunda dalga geçercesine "Kendinizi oyuna kaptırıp da bu vaatleri gerçek mi sandınız, eğer gerçek sandıysanız bu sizin sorununuz" imasında bulundu.

Evet Sayın Erdoğan ve Sayın Talat; hani verilen sözler? Sizin uydurma "kazan kazan" politikasıyla bizim ne kazandığımızı lütfen gösterir misiniz? Çünkü biz ortada bir şey göremiyoruz.
Ama asıl bedel ödeyecek olanlar gerek Kıbrıs'taki, gerekse Türkiye'deki Türklerdir.

Yunanistan'da olduğu gibi Türkler bu oyunlarla gerçekten azınlık konumuna sokularak asimile edilmeye çalışılıyor. Bu sorumsuzluğun, bu ihanetin bedeli çok ağırdır. .

Talat Annan'a boynu bükük çaresiz bir mektup yazdı, yağ çekmeyi de unutmadı. Halkı daha fazla kandıramayacağını anlattı. Ama nafile çünkü ABD ve AB alacaklarını aldıktan sonra kimseye acımazlar.Sonra mı ne oldu? BM ve AB kktc ye uygulanan ambargolar konusunda ne mi yaptı?BM Fransa'nın vetosuyla ambargoların kaldırılması olayını rafa kaldırdı.

AB ise seçimler ve AB anayasasını hazırlama bahanesiyle rafa kaldırdı. Sözde AB hukukuna aykırıymış, AB müktesebatına uydurmak zorunda oldukları yalanının arkasına saklanıyor.

Rum kesimini, tüm uluslararası hukuk kurallarını ayaklar altına alarak AB'ye kabul ederken AB müktesebatını düşünmediler de, Türk çıkarları söz konusu olunca mı hukuk akıllarına geliyor?

Yunanistan'da azınlık konumuna düşen Türklerin içinde bulunduğu içler acısı durumu gözümüzün önüne getirelim ve Kıbrıs davasını Talat'ın, Erdoğan'ın elinden alarak gerçek sahibine, Sayın Rauf Denktaş'a teslim edelim. haklının hakkını teslim edelim....

Sayın Rauf Denktaş'a sahip çıkalım meydanlara toplanalım Denktaş da bize hitap etsin arkdaşlar..
http://nn-no.facebook.com/topic.php?uid=27162731901&topic=5438

No comments: