Saturday, November 21, 2009

Aşı’da Tarikat Kavgası - Meyyal UYGUR

Dedikoduların bini bin para…Erdoğan için aşıda “domuz” mamulü olduğu için karşı çıkıyor diyen de var, kendisinden habersiz “ithal”ine kızdığını söyleyen de…Başbakanın “hastalığı” sebebiyle bu aşıyı yaptırmaktan kaçındığı bile gündemde.

Polis Teşkilâtı’ndaki gelişmeler malum. Milli Görüş başta, diğer tarikatların rahatsızlığının artması sonucu FG kontenjanından bazı isimlerin harcanıp, denge sağlanmaya çalışıldığı konuşulmuştu. İşte her yerde güç, kontrol ve otoritesini kaybetmeye başladığını gören Başbakan Erdoğan’ın, Menzil Tarikatı kontenjanında da bir ayarlamaya gideceği, aşı krizi vesilesiyle Akdağ’ın kendiliğinden istifasını sağlayıp, Menzil koltuk sayısını yeniden bire düşüreceği söyleniyor.

Domuz gribi aşısında Başbakan Erdoğan ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ arasında giderek alevlenen kavganın mahiyeti hakkındaki dedikoduların bini bin para….

Aşıda “domuz” mamulü olduğu için karşı çıkıyor diyen de var, kendisinden habersiz “ithal”ine kızdığını söyleyen de…Başbakanın “hastalığı” sebebiyle bu aşıyı yaptırmaktan kaçındığı bile gündemde.

Madem bu kadar spekülasyon var, ben de en başından beri hem Sağlık Bakanlığı koridorlarında, hem siyaset kulislerinde kulaktan kulağa yayılan bir iddiayı aktararak, katkıda bulunayım.

Ankara’da herkes Sağlık Bakanı Akdağ’ın hükümette neyi temsil ettiğini, yani hangi tarikata mensup olduğunu bilir. Sözü edilen Menzil Tarikatı…

Mahalli seçimlerden önce adı geçen tarikatın, FG kanadının etkinliği, böylesine siyasallaşması ve büyük ekonomik güç haline gelmesinden rahatsızlık duyduğu, bu yüzden AKP’den desteğini çekeceği söyleniyordu. Haliyle Recep Akdağ’ın gidici olduğuna da kesin gözüyle bakılıyordu…Ancak yine iddialara göre son anda mutabakat sağlanıp, “beraber yürüdük bu yollarda” dendi ve Akdağ, Mayıs’taki kabine revizyonunda yerini korudu.

Söz konusu tarikatın AKP içinde başka temsilcileri olsa da, Akdağ dışında ön plana çıkan biri daha var. Milletvekiliyken, Sağlık Bakanlığı’nda bir oda tahsis edildiğini, gerçekte bakanlığı onun idare ettiğini bilmeyen yoktu. İşte bu isim son revizyonda, özellikle “küresel güçler” açısından en hayati bakanlığa getirildi. Böylece tarikatın temsilci sayısı, - her ikisi de etkili, yetkili, icracı olan- birden ikiye çıktı.

Bu ön bilgilerden sonra “aşı krizi”nin önü ve arkası hakkında kulislere yansıyanlara bakalım:

- Sağlık Bakanlığı’nda, ama daha önemlisi Başbakanlık’ta aşıların ithalini Bakan ve çok yakın çevresi dışında bilen kimse yok deniyor.

- Aşının miktarı ve ödenen miktar, bu işten birilerinin çok ama çok kazançlı çıktığı şüphelerini kuvvetlendiriyor. Bu noktada da, bunca yıldır iktidara destek veren, ancak artık “Ellere var da, bize yok mu?” demeye başlayan birilerinin kollandığı, ne var ki “kollama”dan Başbakanlığın haberdar edilmemesinin bardağı taşırdığı öne sürülüyor.

-Polis Teşkilâtı’ndaki gelişmeler malum. Milli Görüş başta, diğer tarikatların rahatsızlığının artması sonucu FG kontenjanından bazı isimlerin harcanıp, denge sağlanmaya çalışıldığı konuşulmuştu. İşte her yerde güç, kontrol ve otoritesini kaybetmeye başladığını gören Başbakan Erdoğan’ın, Menzil Tarikatı kontenjanında da bir ayarlamaya gideceği, aşı krizi vesilesiyle Akdağ’ın kendiliğinden istifasını sağlayıp, Menzil koltuk sayısını yeniden bire düşüreceği söyleniyor.

AKP koalisyonu çatırdıyor mu, ne?

GDO’da Mahdum Gölgesi

Sağlık konusuna girmişken, apar topar çıkarılan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Yönetmeliği’ne de kısaca temas edeyim.

Bir yönetmelik çıkması için önce kanun ve tüzüğünün olması gerekir, değil mi? Ama AKP bir ilki daha başardı ve kanun olmadan yönetmelik çıkardı. Yani arabayı atın önüne bağladı. Acaba bu neyin telaşı?

Bu yönetmelikten önce Ulusal Biyogüvenlik Yasası’na ihtiyaç vardı. Nitekim eski Tarım Bakanı Sami Güçlü döneminde, Uluslararası Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’ne uygun bir kanun tasarısı hazırlanmış, tartışmaya açılmıştı. Tasarıda, genetiği değiştirilmiş organizmaların kimler tarafından, nasıl denetleneceği de, kanuna aykırı ithal ve üretimlerde verilecek cezalar da belirlenmişti. Mesela 6 yıla kadar hapis, milyarlarca lira para cezası vardı. TBMM Genel Kurulu’nda görev başındayken, Bakanlıktan alındığı haberi gelen Güçlü’den sonra Biyogüvenlik Yasa tasarısı unutuldu gitti.

Ve geçenlerde bir sabah, “kanunsuz” o yönetmelikle uyandık. Nedense yönetmelik yürürlüğe girdikten sonra yapılan abesliğin farkına varıldı ve Tarım Bakanı Mehdi Eker günler sonra, Biyogüvenlik Yasa Tasarısı’nın Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldığını duyurma ihtiyacı duydu. Dikkatinizi çekerim, hala ortada kanun yok, sadece imzaya açılmış bir tasarı var ama “kanunsuz” yönetmelik devrede.

Milletin ağzı torba değil ki büzesin…Yıllardır bardakta mısır başta olmak üzere GDO’lu ithalat yapan birilerinin çıkacak kanunda öngörülecek hapis ve para cezalarından kurtarılması için alelacele o yönetmeliğin çıkarıldığı iddiasının o kadar müşterisi var ki!..İster istemez tüm gözler kabinenin mahdumlarına çevriliyor!..

Spekülasyonların hepsi bir yana. Aşı ve GDO’daki şu tartışmalar bile, “Satacak bir şey kalmadı, sıra galiba sağlığımızın pazarlanmasına geldi” duygusu yaratmıyor mu?
http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=8366

No comments: