Friday, November 13, 2009

Bilal Çetin Yazara ulaşmak için : bcetin@gazetevatan. com
Baykal: Watergate’ten daha büyük bir skandal...

Düne kadar iki gerilim konusu vardı. Genelkurmay’da hazırlandığı iddia edilen “İrticayla Mücadele Belgesi” ve açılım tartışmaları. Şimdi ise çok daha derin, çok daha vahim bir başka gerilim konusu bunların üstüne çıktı.
Dinleme skandalı...
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın yardımcısı konumundaki Ergenekon savcılarının istemi üzerine dinlenmesi, izlenmesi. Bundan da vahim olanı Adalet Bakanlığı’nın İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nden aldırdığı bir kararla Yargıtay’ı dinletmesi.Aklı başında herkesi şaşırtan, şoka sokan bir gelişme.

Türkiye uzunca bir süredir zaten dinlenme paranoyası yaşıyor, herkes telefonunun dinlendiğinden kuşku duyuyordu ama bu kadarı kimsenin aklına gelmemişti. Yargıtay’ın yerel mahkeme kararıyla dinletilmesi, Başsavcı’nın dinletilip, izlettirilmesi.Bu olay herkese “ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?” sorusunu sorduruyor artık. Ve ne yazık ki bütün bunlar, bugün Türkiye’yi idare eden siyasi iktidarın, “demokrasimizin standardını yükseltiyoruz, daha da demokratikleşiyoruz” diye övündüğü bir ortamda yaşanıyor. Bu yaşananları ne demokrasiyle, ne de hukuk devletiyle açıklayabilmek mümkün değil.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bu olaya, “Çılgınca... felaket bir durum... Olacak şey değil” diye tepki gösteriyor.Salı günü partisinin grup toplantısında dile getirdiği AKP ile ilgili şu görüşünü tekrarlıyor Baykal:“Anayasa Mahkemesi’nin AKP hakkında verdiği ’laiklik karşıtı eylemlerin odağı’kararı kırılma noktasıdır.
Çünkü laiklik, bizim sistemimizin temelidir, her şeyidir. Şimdi Türkiye’yi sistemin temeline karşı eylemlerin odağı olan bir anlayış yönetiyor. Anayasa Mahkemesi odak olma kararı verdi ama kapatmadı AKP’yi . Şimdi yaşanan o kapatmamanın sıkıntılarıdır.

Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı sonucunda AKP şunu yapmalıydı: ’Hatalarımızdan ders çıkaralım, kendimizi toparlayalım, yanlış işlerden vazgeçip, kendimizi dönüştürelim, sistemle, laiklik ilkesiyle barışalım...’Ama bunu yapmadılar. Açık, meşru bir anayasa değişikliği de yapamadıkları için anayasal kurumlara bu halleriyle kendilerini hazmettirmek için akıl almaz yöntemlere başvurmaya başladılar.

Kendilerini inceleyen, denetleyen kurumları, inceleyemez, denetleyemez hale getirme yoluna gittiler.” “Bugünkü tablo tam anlamıyla bir kriz tablosudur, rejimin temel dokusunu değiştirme girişimlerinin yol açtığı ağır bir kriz durumudur” diyen CHP Genel Başkanı, Yargıtay’ın ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın dinlenmesi ile ilgili olarak da şunları söylüyor: “Bu durum vahimdir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın durumuna bakın. Yardımcıları, Başsavcıyı incelemeye alıyorlar, dinletiyorlar, izletiyorlar.

Savcı yardımcıları o gücü nereden alıyor?

O güç meşru bir güç mü?

Güç aldıkları odak meşru bir odak mı?

Yargıtay telefonları dinletiliyor. Şimdi Yargıtay’ın üstünde bir yargı mercii mi var? Yargıtay’ı dinleme kararını veren, dinletenler o gücü nereden alıyor?

Bu gelişmeler, sistemde çok ciddi, çok büyük bir krizi yansıtmaktadır.

Bu olay Watergate skandalından bile daha vahim bir skandaldır...” Durum gerçekten de vahim.

Hükümet, yüksek yargı başta olmak üzere anayasal kurumlarla, kendine muhalif gördüğü güç odaklarıyla ciddi bir çatışma, hesaplaşma sürecinde...

Bunun adına demokratikleşme süreci mi diyeceğiz?

No comments: