Tuesday, November 11, 2008

Atatürk dine değil, kullanılmasına karşıydı

Fikret Bila /Yön
fbila@milliyet. com.tr

11 Kasım Salı 2008
Geçmiş yıllara göre bu kez 10 Kasım haftasında, arkadaşımız Can Dündar’ın “Mustafa” filminin de yarattığı ortam içinde Atatürk etrafında geniş bir tartışma yaşanıyor.

Bu tartışmalar vesilesiyle Atatürk’ün din anlayışı da yeniden gündeme geldi. Atatürk ve cumhuriyet karşıtlarının yaptığı en yaygın propagandalardan biri Atatürk’ü “din karşıtı, dinsiz” olarak gösterme çabalarıdır. Bu, bazı İslam ülkelerinde de yerleştirilmeye çalışılan bir karşı harekettir.Oysa, tarihi gerçekler büyük önder Atatürk’ün dine karşı olmadığını, ancak dinin siyasete alet edilmesine karşı olduğunu gösterir.

Nitekim, Büyük Millet Meclisi’nin 4. yıldönümünde yaptığı konuşma, Atatürk’ün hedefini, bugünlere de ışık tutacak biçimde ortaya koyar.İslam dinini yükseltmek Lord Kinross, Atatürk adlı eserinde şöyle anlatıyor: “Mustafa Kemal, önerisini ileri sürmek için uygun bir vesile olarak Millet Meclisi’nin 4. yıldönümünü seçti ve onu şu sözlerle bildirdi:
"Artık İslam dinini, yüzyıllardan beri âdet olduğu gibi, bir politika aracı olmaktan kurtarıp yükseltmek zamanının geldiği gerçeği açıkça anlaşılmıştır.”

Atatürk, bu gerçeği ifade ettikten sonra cumhuriyetin, çağdaş, laik bir temele oturtulması için üç önemli hedefini de şöyle açıkladı:
“Cumhuriyet her çeşit saldırıya karşı korunmalı; öğretim ve eğitim birliği kurulmalı; dinin politikaya alet edilmesi önlenmeli.”

Mustafa Kemal Atatürk, İslam dininin yükseltilmesini, onun siyasetin elinden kurtarılmasına bağlıyordu.Bugünlere baktığımızda, büyük önder Atatürk’ün, bu üç konuya verdiği önemin yaşamsal bir değer taşıdığı daha iyi görülüyor.

Cumhuriyetin korunmasıBugün cumhuriyetin savunmada olduğu gerçeğini kim inkâr edebilir?Atatürk ve cumhuriyet karşıtlarının hedef tahtasında laiklik var.

Laikliği yıpratmak, etkisiz kılmak, içini boşaltmak için başvurulmayan yol kaldı mı?

Cumhuriyetin dayandığı bir direk laiklik ise, diğeri ulus anlayışıdır. Laiklik gibi ulus anlayışı da ciddi biçimde kemirilmiş durumdadır. Türkiye’yi Türk ve Kürt olarak ikiye bölme çabalarının ulaştığı boyutu söylemeye bile gerek yok.

Cumhuriyetin laiklik niteliğine ve ulus birliğine muhalif olan akımların ulaştığı siyasi güç, Atatürk Cumhuriyeti’ni muhalefete indirmiş durumdadır.

Bu gerçeğin ifade edilmesi gerekir.Öğrenim ve eğitim birliği Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini güçlendiren, öğrenim ve eğitim birliği olmuştur.

Ne yazık ki, yine Atatürk ve cumhuriyet karşıtlarının yıllar süren çabaları sonucu eğitim birliği de ciddi biçimde zedelenmiştir.
Laik eğitim anlayışının yerine dini esas alan bir eğitim anlayışının giderek güçlendiği gerçeğini kim inkâr edebilir?

Cumhuriyet karşıtlarının, işe eğitim-öğrenimden başlamaları bir tesadüf değildir.
Cumhuriyetin nereden vurulursa zayıflayacağını, çökeceğini iyi bilenler, bütün çabalarını eğitim alanında yoğunlaştırdılar. Buna yıllardır milli eğitime hâkim olan zihniyetin hem resmi okullarda hem özel kesimde destek olduğu da bir gerçektir. Dinin siyasete alet edilmesi

Herhalde Türkiye’de dinin siyasete alet edilmediğini söyleyebilecek kimse yoktur. Son yıllarda başka bir siyaset yapma biçimi kalmadığını söylemek abartı sayılmaz.
Günümüzde siyasetin en yaygın kullandığı alan dindir. Dinin siyasete alet edilmesinin sonuçları ortada.İşte Atatürk’ün büyüklüğü burada...

No comments: