Saturday, November 15, 2008

Sırada Sevr Masası Var...

Neval Kavcar

Güler misin, ağlar mısın? Üzerinde Lozan Antlaşmasının imzalandığı masa Abdullah Gül’e hediye edilmiş. Yani Türkiye’ye.

Lozan’ı delik deşik eden iktidar var başta. Lozan’da yedi düvel ile anlaşma yapılmış, azınlıklar konusu dâhil birçok antlaşma sağlanmış. Türkiye’nin tapu senedi Lozan. Bir kere delindi mi, al o tapuyu başına çal derler adama. Amerika’nın “Sözde Kürdistan”ı oluşturması, öncelikle Türkiye’nin “Kürtleri” azınlık kabul etmesine bağlı.

Lozan Antlaşmasında tüm taraflar anlaşmış, Türkiye’de azınlık olanlar “Müslüman olmayanlar” demiş. Aradan yıllar geçince ABD’nin yeni politikaları gereği, enerji havzalarına kalıcı üs gerekince Lozan’ı delmeye çalışıyorlar. Bahsi geçen üs de Talabani- Barzani’nin kıvrak dansları ile kuruluyor.

Lozan’a göre Kürtler azınlık değil. Abdullah Gül’e hediye edilen masada, Türkler savaş meydanında kazandığı zaferi perçinlemiş.

Şimdi bastırıyorlar ki “Kürtleri azınlık kabul edin.” Sonra, Kürtçe eğitime başlayın. Daha sonra Kürtleri federal hale getirin, zaten “Mustafa”da istemiş, Can öyle diyor. Anayasa buna engel, “Değiştirin.” Alman Vakfı, Ankara Barosu ve başrollerde Osman Can-Haşim Kılıç’ın rol aldığı böyle bir film oynuyor.

Lozan’ın kabul edildiği masayı yüklenip Türkiye’ye getirmiş İsviçre Konfederasyonu Başkanı. Ne yapacağız o masayla? İşte Lozan denilen antlaşma bu tahta nesne üzerinde kabul edilmiş geçmişte. Şimdi biraz antlaşma üzerinde oynansa ne olacak falana mı getirecekler işi? Biraz Lozan’ı deleriz, az biraz Anayasa’yı budarız.

Lozan Konferansı sürerken İngilizler Musul-Kerkük’ü mutlaka istiyordu. Sevr Antlaşması ile G. Doğu Anadolu’da kurulması planlanan Kürt Devleti için, Musul’a ihtiyacı vardı İngiltere’nin. Böylesine zorlu geçti Lozan. Şeyh Said isyanı ile Musul ve Kerkük İngilizlere geçti, birkaç yıl sonra. Görüldüğü gibi Batı Emperyalizminin petrolün merkezinde kurmaya çalıştıkları uydu devlet, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı ile sekteye uğramıştır.

Kürtlere özerkliği “Mustafa” değil, Mustafa filmine sponsor olanların patronları istiyordu.

Lozan’da masaya yumruğu vuran İnönü idi, şimdi o masanın altına birileri saklansın diye hediye ediliyor.

Her şeyi yozlaştırıyorlar. PKK yandaşları ise Lozan masasının hediye edilmesini farklı yorumlayarak, üç renkli hülyalara dalıyor.

Sırada Sevr Masası da var mı diye merak ediyorum.

* * *

DTP – AKP Tahterevallisi

22 Temmuz 2007 seçimlerinde G. Doğu ve D. Anadolu Bölgesinde ne oldu? Kalemle çizilmiş gibi oylar heba olmadan, AKP ve DTP arasında paylaşıldı. Bunun sandıkta olmasının mümkün olamayacağını o zaman anlattım.

22 Temmuz projesi öyleydi. Şimdi muhtemeldir ki roller değişecek. DTP’ ye birkaç yerel belediye verilecek, kalanı AKP’ye gidecek. Çünkü Bahsi geçen yerlerde, seçim güvenliği de yok, normal seçimlerde olmuyor. Mercimek, yeşil kart, kömür dağıtımını saymıyorum, onlar zaten elde bir.

DTP ne istiyor? Kürtçe eğitim, ayrı bayrak ve federal bir yapı. Hem bunları istiyor, hem de Türkiye çatısı altında kalacaklarını söylüyorlar. Federal bir yapı öngörüldükten sonra çığın durması mümkün müdür? Sırayı hemen, “İkiz Yasalar” alacak ve Brüksel- Washington ümüğümüzü sıkmaya başlayacaktır. “İkiz yasaları TBMM’de imzaladın. Kürtlerin kendini idare hakkını tanıdın. Şimdi ayrılmalarına müsaade et” diye.

Peki, AKP ne yapıyor iktidarları boyunca. Yumuşak yumuşak “Kürtlerin” önünü açıyor, AB istiyor diye. Barajın suyunu ovaya ağır ağır salıyor. Birden bırakmıyor uyanırız diye. Işığı uykulu gözlere ağır ağır veriyor başka deyişle. AKP işi yasalarla götürüyor, DTP şımarık çocuk gibi ayaklarını yere vurarak, hakkım nerede diyor.

DTP ve AKP, ABD’nin “Kürt Politikasının” Türkiye’deki iki etkin ayağıdır. Biri inerken, diğeri çıkar.

Bir takım medya mensuplarının, Erdoğan’ın “Kürt Politikası” konusunda 2005’deki söylemiyle çeliştiğini söyleyip, eleştirmelerinin sebebi “Yerel seçim”dir. Vatandaşa oynuyorlar. Millet, Erdoğan’ın “Kürt Sorunu” söyleminden ve yoğunluğu artan PKK teröründen muzdariptir. Çankaya’ya Talabani’nin davetinden dolayı öfkelidir. Barzani ile masaya oturulmak istemesine, PKK ile anlaşmak olarak bakmaktadır. İşte bunları üç aylığına rafa kaldırıp, yola seçim sonrası devam etmeyi planlamaktadır AKP.

Önümüzdeki üç ay Erdoğan yine mazlum, yalnız adam rolüne yatacaktır. Belki arada bir şiirde patlatır.

Millet sahlenen oyuna bu defa da inanırsa, tarih başa sarmayacaktır hatırlatırım.


nevalkavcar@yahoo.com

Not: Yorumun birinde AKP Düşmanı olarak nitelendirilmişim. Önce konuya açıklık getirelim. İktidarda olan bir parti yürüttüğü politikadan sorumludur. AKP TBMM’de “Tek parti” gibi davranmaktadır. İktidar gibi muhalefette demokrasi gereğidir.

Satırlarımda Türkiye’nin birliğini bozanların deşifresini bulacaksınız. Mesele, o parti, bu parti değildir.

’Mevzubahis olan vatansa, gerisi teferruattır’ .
http://www.sonsayfa.com/Kose-Yazarlari-Neval-Kavcar-48.html

No comments: